Çevresel Etki Değerlendirmesinde Trafiğin önemi yokmuş.
Bugün 2. İdare Mahkemesinde İstinye Park ÇED Davası görüldü.
Davanın konusu ÇED sürecine itiraz.
Davada neler olduğu ile ayrıntılı bilgileri kendi köşemden sizlerle paylaşacağım. Ancak davada İzmir Valiliği avukatı ve Doğuş Gurubunun avukatı ÇED Süreci yani Çevresel Etki Değerlendirmesinde Trafiğin önemi olmadığını üzerine basa basa söylediler.
Avukat arkadaşlar biraz vakit ayırıp, Arife DÜLGEROĞLU Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Çevre Bilimleri A.B.D. TRAFİK ve ÇEVRE ETKİSİ ile ilgili yazılarını okurlarsa eğer, Trafiğin ÇED sürecinde ne kadar etkili olduğunu anlayabilirler.
Arife Dülgeroğlu’nun yazdığı yazının bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Tüm bu trafik etkilerinin değerlendirilmesi ve Çevre Etki Değerlendirmesi kapsamında tartışılması hem insan hem de çevre geleceği açısından önem kazanmaktadır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artan nüfusa bağlı olarak taşıt trafiğinde meydana gelen yoğunluklar her ne kadar sosyal açıdan bireysel olarak bir gelişme sağlasa da; toplumsal ve ekolojik olarak çevreye etkileri küçümsenmeyecek kadar fazladır.
Karayolu, insan – çevre ilişkilerinde en önemli mühendislik yapılarındandır ve yerleşim alanlarını birbirine bağlayarak sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamda etkili rol oynamaktadır. Trafiğin sebep olacağı çevre etkilerinin başında gürültü ve hava kirliliği gelmektedir.
Tüm bu nedenlerle oluşan trafik gürültüsü insan yaşamıyla içice olması sebebiyle hem çevre açısından hem de insanların sağlığı açısından önemli etkiler yaratmaktadır.
Trafiğin olumsuz çevre etkilerinden bir diğeri de çevre kirliliğinin en önemli parametrelerinden biri olan, canlıların içinde yaşadığı ortamı oluşturan hava kirliliğidir. Benzinli ve dizel motorların egzoz gazları hava kirliliğine neden olan kaynakların başında gelmektedir.
Açığa çıkan bu emisyonlar nedeniyle çevre kalitesi düşmekte, canlıların sağlığı tehlikeye girmektedir. Ayrıca yoğun trafikten kaynaklanan ve kişiler, yoldan geçen araçların egzozlarından havaya atılan NO2, CO, HC, SO2, PM ve PM içindeki kurşun ile lastiklerin aşınmasından kaynaklanan PM’nin yer seviyesi konsantrasyonları hesaplarının yanı sıra yaş ve kuru çökelme mekanizmaları ile oluşan toplam çökelme de ihmal edilmemelidir.
Bu emisyonlar havada nem, sıcaklık gibi etkilerle asitleşerek toprak ve su kaynaklarının özelliklerinin değişmesine yol açarlar. Toprakta ve suda meydana gelen bu olumsuzluklar besin zinciri ve hava yoluyla tüm canlıları ve ekolojide meydana gelen değişimlerle de tüm ekosistemi yaşanmaz hale getirebilir.
Ülkemizde de yoğun olarak kullanılan kurşunlu benzin hava kirliliğini oldukça artırmaktadır. Egzoz emisyonları yukarıda sayılan sebeplerden dolayı insan sağlığı üzerinde kronik olabilecek etkilere sahiptir.
Özellikle çocuk ve yaşlılar üzerinde oluşturacakları hastalık etkileri önemsemeyecek kadar ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. İnsan sağlığı yanında ekolojik çevrede meydana getirdiği olumsuzluklar da uzun sürelerde bile kendini yenileyemeyecek derecede olmaktadır. Bu kadar ciddi tehlikelere sahip olan hava kirliliğinin büyük oranını oluşturan trafik kaynaklı kirlilik müdahale edilmesi gereken en önemli sorunlardandır.
Trafik nedeniyle oluşan hava ve gürültü kirliliğinin dışında ama bu faktörlerin etkisinde estetik ve görsel etkiler, arazi kullanımın düzenlenmesi gibi faktörlerde önem taşımaktadır. Sürekli olarak trafik ile içiçe yaşamak durumunda olan kişilerde fizyolojik olarak meydana gelen rahatsızlıklar dışında, çalışma verimini azaltan, hayat standardını düşüren psikolojik etkiler de gözardı edilmemelidir. Kişilerin sağlıklı yaşama ortamlarını sağlayacak şekilde projeler geliştirilmelidir.