x
     
20.02.2016 22:06:22
Okunma: 3733
0 Yorum

İCİNİZDEN BİRİ / icinizdenbiri35@gmail.com
Ankara'daki Bombalama Olayı

 
 
ANKARA’DAKİ BOMBALAMA SONRASI GERÇEKLEŞMEYEN İSTİFA BEKLENTİLERİ, OLMAMASI GEREKEN BİR KONUŞMA
 
Geçen hafta Ülkemizi, hepimizi yasa boğan bombalama olayının ardından milli birlik ve beraberlik duygularının ön plana çıkması, toplumun beklenen tek vücut haline gelerek terörü lanetlenmesi bir ölçüde gerçekleşmiştir. Tüm milletimize başsağlığı, şehitlerimize Tanrıdan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
 
Bir önceki yazının vurgusu bu bombalama olayında öne çıkanlar arasında olmuştur, önemli ölçüde kusuru olan sorumluların istifa etmeleri.  Böyle çok üzücü bir olaydan yararlanıyor olarak algılanmamasını dileyerek konuya kısaca değineceğim. Gelecek yazıdan başlayarak kaldığımız yerden devam edeceğim. 
 
Toplumsal duyarlılığın bir bacağı, bireylerin yaşadıkları toplumun konularını izlemeleri, aralarında tartışmaları, görüş veya tepkilerini doğrudan ilgili kişi veya kurumlara yazıdıkları yazılarla, mesajlarla ya da o konuda duyarlılığı olduğunu bildikleri veya tahmin ettikleri sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ortaya koymalarıdır. Toplumsal duyarlılığın diğer çok önemli bacağı ise,  toplumun yönetiminden sorumlu her düzeydeki kamu kurum ve kuruluşları yöneticilerinin, hatta sivil toplum kuruluşlarını yönetenlerin sorumluluklarını tam anlamıyla özümsemeleri, bu sorumlulukları çerçevesinde kendilerinin ya da kendilerine bağlı olarak çalışan kişi ya da kişilerin kusurları sonucu ortaya çıkan sorunları, hataları hiçbir mazerete sığınmadan kendi kusurları kabul ederek hiçbir zorlamayı gerektirmeden istifa etmeleri, “görevimi yapamadım” diyebilmeleridir.
 
Bu duyarlılık daha sonra o görevleri üstlenecek kişilerin kendilerine bağlı elemanlarınkiler dahil yapılacak tüm çalışmaların bir eksiklik, bir hata, bir  kusur olmaksızın gerçekleştiriliyor olmasına çok daha fazla bir dikkat etmelerini ve gayret göstermelerini getirecektir.  Bombalama olayında Başbakan, ilgili Bakanlar ve ilgili üst düzey istihbarattan sorunlu bürokratların istifaları beklenir, istenirken maalesef bu konuda hiçbir gelişme olmamıştır. İç işleri Bakanının internet ortamında yaptığı iki satırlık bildiri de toplumda alay konusu olacak düzeyde kalmıştır. Ülkemizde çok açık olan bu konudaki duyarsızlık bütün yönleriyle kendini göstermiştir.  
  
Önceki yazımda Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un 2012 yılındaki istifası konusunda bilgilendirmiş, izleyen birkaç yazıda  yakın tarihlerde gerçekleşen benzer üst düzey istifa örnekleri vereceğimi bazı değerlendirmeler yapacağımı belirtmiştim.
 
Bu yazıda duyarlığım gereği sizlerle mutlaka paylaşmam gereken bir konu bu programın önüne geçti. Dünden bir gazete haberi:
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yazar, gazeteci, akademisyen ve sanatçılardan oluşan,  kendilerine “Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi” adını veren 209 kişinin imzasının bulunduğu “Suriye'de Savaşa Hayır” başlıklı bildiriye tepki gösterdi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bildiriyi ve bildiride imzası bulunan 209 ismi “Yine aydın müsveddeleri çıkıp bunlardan yana oldular. Bir kaç kitabı olan ya da profesörlük unvanı olan aydındır diye bir şey yok” dedi.
 
“Bu ülkenin can ve mal güvenliğine saldırı var nasıl bu aydın geçinenler bunlarla ilgili bildiri yayınlarlar” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
 
“Bildirinin sonunda söylüyorlar Biz Erdoğan'a şöyle dedik böyle dedik diye. Ya siz benim yanımda olsanız ne olur olmasanız ne olur. Bu insanların ülkede bir dikili taşı yok. Diyorlar ki biz şu kadar öğrenci yetiştirdik bu kadar öğrenci yetiştirdik. İşte sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunları yapıyor. Siz bu ülkede vatanperver bir nesil yetiştirmediniz Şu anda üniversitelerimizin yaptıklarını yapamadığınız için çıldırıyor, kuduruyorsunuz.”
 
Bildiriyi buraya almaya gerek görmüyorum ama hiçbir aşırılığı olmayan, aklı başındaki hepimizin katılacağı bir bildiri. RTE nin dediği gibi şöyle dedik böyle dedik, biz şu kadar öğrenci yetiştirdik vb hiçbir cümlesi, kelimesi yok. Suriye’de bir savaşa dahil olmanın vehametini hatırlatıyorlar, sadece. Gazetelerden bulabilirsiniz. Bu konuda esas vurgulamak istediğim, Erdoğan’ın nefret dolu, toplumu ayrıştırma hedefine dönük üslubu, tüyler ürpertici üslubu. İçindeki duyguların bu yansımaları hepimize Ülkemizin başına gelebilecekleri düşündürüyor, ürpertiyor. Bu yazıda burada noktayı koyacağım, Tanrı hepimizi korusun diyerekten.
 

Gelecek hafta görüşmek üzere. 

Etiketler: