x
     
05.10.2016 14:08:34
Okunma: 3991
2 Yorum

Mehmet Erdül
HAVUZ / YAVUZ DAVASI VE KOL SAATİ

 

Tarih sayfalarında “Havuz –Yavuz Davası” olarak yer alan bir olay vardır.

 
Bu olayda sözü edilen kişi, Yüce Divan’a (Divan-ı Âli’ye) gönderilen ve 2 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan Bahriye Vekili Topçu İhsan Eryavuz, Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanlığı da yapmış birisidir.
 
 
Bu yargılama olayına,  “Havuz-Yavuz davası” denilmesinin nedeni, 1914’te Almanlardan satın aldığımız Yavuz zırhlısının onarımı için havuza alınması çalışmaları sırasında ortaya çıkan yolsuzluklardır.
 
 
Yavuz zırhlısının tamiri için yapılan sözleşmelerde İhsan Bey’in eleştirilmeyi ve sorumluluğu gerektiren bazı hareketleri görülmüştür.
 
 
Başbakan İsmet Paşa (İnönü) TBMM’de bombayı patlatır. Ağır bir dille suçladığı kendi Bahriye (Denizcilik) Bakanı İhsan Bey hakkında soruşturma açılmasını ister.
 
 
1918 yılında İngilizlerin mayın ve uçak hücumlarına maruz kalarak yara alan zırhlı önce İstinye koyuna, ardından da İzmit’e çekilir.
 
 
1925 yılında Atatürk, Yavuz’u ziyaret eder ve tamir edilmesini ister. Milli Savunma Bakanlığı da tamir için bütçesine 2 milyon lira ödenek koydurur.
 
 
Enver Paşa’nın eniştesi Ömer Nazım Bey ve arkadaşı Dr. Fikret Bey elbirliği yapar, aralarına Cebelibereket Milletvekili İhsan Bey’i de alarak Alman Lohm und Voss şirketinin temsilcileri sıfatıyla bir şirket kurarlar.
Sözleşme imzalarlar ama kâğıt üzerinde kalır. İhaleye katılırlar. Ancak Yavuz’un tamiri ancak bir havuz içinde yapılabilecektir.
 
 
Ya dışarıdan hazır bir havuz alıp getirecekler ya da içeride bir havuz yapılması işini ihaleye vereceklerdir. İlki hızlı neticelenecek, ikincisi de ucuza gelecektir. Tercih ilkinden yana yapılır.
 
 
İngiliz şirketi Vikers Armstrong’la tam masaya oturulacaktı ki, ilginç bir gelişme yaşanır.
 
 
Yavuz’un tamiri ihalesine katılmış olan Topçu İhsan o günlerde kurulan Denizcilik Bakanlığı’na atanır. İhsan Bey hazır havuzu almaya karar verir, ama şirketin Türkiye temsilcisi Hikmet Paşa, Havuzun iyi durumda olmadığını tespit eder.
 
 
İngilizler de işin var olan havuzda yapılamayacağını belirtince yeni bir havuz yaptırılması kararı alınır. Alman Flander şirketi şirketi bu ihale için kıyasıya bir rekabet başlatır. Son teklif tarihi 7 Mayıs 1925’tir.
 
Dockbau şirketi 226 bin İngiliz lirası teklifte bulunur. Alman Flander şirketi ise ihaleye kapalı zarfını göndermemiştir. Ortada tek teklif vardır.Ancak herkes Dockbau’nun ihaleyi alması gerektiğini düşünürken ihale, açık eksiltmeye katılmamış olan Flander’e verilir.
 
Flander’in müdürü rakip firmanın ne kadar teklif verdiğini öğrenmiş, ondan bin lira aşağı vererek ve bir mayın montaj fabrikası da hediye ederek ihaleyi kılıfına uydurup kazanmıştır.
 
Yapılan ihale işleminde 2 usulsüzlük vardır.
 
1) İhale kanununa aykırıdır.
2) Flander’in teklifi son teslim tarihinden geç gelmesine rağmen kabul edilmiş ve ihale ona verilmiştir.
 
Flander, işi geç bitirir. Havuzu yapara ancak Yavuz indirilirken havuz kırılır. Yavuz’un tamiri St. Nazaire adlı Fransız şirketine verilmiştir. Bu ihalede de, İhsan Bey, Bakanlar Kurulu’nun kabul etmediği bazı sözleşme değişikliklerini kendi kararıyla gerçekleştirmiştir.
 
Bakanlık aradaki farkı kapatmayı kabul etmiş ama Bakanlar Kurulu reddetmiştir. Bakanlığın kaldırılması kararlaştırılır. İhsan Bey’in apar topar sözleşmeye yeni maddeler ekletir.
 
 
İsmet Paşa’nın kararıyla toplanan tahkikat encümeni İhsan Bey’in dokunulmazlığını kaldırarak, Yüce Divan’a sevk eder.
 
 
19 Nisan 1928’de açıklanan kararda eski Bakan Topçu İhsan Eryavuz, 2 yıl ağır hapse, milletvekili Sapancalı Hakkı 1 yıl, Dr. Fikret ile Nazım Bey ise 4’er ay hapse mahkûm edilirler.
 
Bu karar ile Cumhuriyet tarihinin, ilk Yüce Divan’ında, bir bakan ve bir milletvekili cezalandırılır.
 
Devlet görevlilerinin nüfus ticareti yapmasını önlemek amacıyla ilk tedbirler 1939 yılında alınmıştır. Anlaşılıyor ki, alınan tedbirler alenen nüfuz ticareti yapılmasını önlemiş, ancak nüfuz ticaretini kaldırmaya yeterli olmamıştır.
 
Bu salgın Osmanlı döneminde de vardı, İttihatçılar devrinde de vardı,  Cumhuriyet’in ilk yıllarında hortlamıştı, bugün de sürüp gidiyor diye düşünüyor insan.
 
Açıklanan Mal Beyannamelerinde yer alan arsalar, arabalar, dolar ve diğer yabancı para birimleri ve bankalardaki dudak uçuklatan TL hesaplar şaşırtıyor insanı. Böyle bir mal varlığı hangi koşullarla nasıl elde edilebilir sorusu takılıyor kafamıza.
 
ÖZGÜR ÖZEL’İN KOL SAATİ…
Aydınlık Gazetesi’nde, Sabahattin Önkibar’ın, 5.10.2016 tarihinde, bu yazının hazırlandığı saatte, Okunma Sayısı: 7773 olan bir köşe yazısı var. Şöyle;
 
“Dün TBMM’de karşılaştığım CHP’li 2 İstanbul milletvekili ile aramızda diyalog:
-“Sabahattin Bey Meclis’e Özgür Özel’in saatini araştırmaya mı geldiniz?”
-”Ne saati anlamadım?”
-”Bizim gurup başkanvekili Özgür Özel’e hediye edilen 80 bin liralık saatten haberiniz yok mu?”
-”Hayır yok... Kim niye hediye etmiş!”
-“Hediye eden kısa süre içinde zengin olan Uşak milletvekilimiz Özkan Yalım ki bu arkadaşın yurtdışında cemaat ile çok iyi ilişkileri olmuş.”
-“Peki bu kadar pahalı saati niye hediye etmiş?”
-“Özgür Özel Grup Başkanvekili ya... Kendi konuşma hakkını sürekli bu arkadaşa devrediyor... İşin içinde başka şeyler var!”
-“Nedir anlatsanıza?”
-“Gazetecisiniz araştırın... Bizden bu kadar...”
Sayın Özgür Özel ile Sayın Özkan Yalım’a çağrımdır... Bana bunu anlatanlar şaka mı yaptı, yalan mı söylüyorlar... Lütfen bir açıklama!”
 
Saat hediye ettiği iddia edilen kişinin adı var. Alan olduğu iddia edilen de belli. 
 
Geçmiş dönemlerde uzun yıllar  CHP Grup Başkanvekili olan Sayın Kemal Anadol’u aradım. Haberi okuyup okumadığını sordum
 
“Okudum. Vahim bir iddia “dedi.

“Abi yıllarca Grup Başkanvekilliği yaptınız. Sizin saatiniz var mı? Varsa ne zaman, kaça aldınız?”  Dedim.

“17 yıl evvel 475 liraya aldığını” söyledi...
 
“Hala çalışıyor mu?” dedim.

“Hiç aksamadan çalışıyor, kurmalı zaten. Zaman sapması falan da yok doğru gösteriyor saati.” Dedi.
 
Bu 80 bin liralık saat hediye edilmesi iddiası doğru ise, Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin HAVUZ/YAVUZ Davası ile ilgili bilgi ve belgeleri bir kez daha okumalarında yarar görüyorum.
 
Çünkü bu saat hikayesi, CHP açısından, 17/25 Aralık olayları kadar önemlidir.

Etiketler:

Misafir - 30.10.2016 14:39:33

  • Cesamin Özkan
  • Yazınızın tarihi koronolijisi güzelde bence 80 bin liralık saatten önce 700 bin liralı Zarrafın Zafet Çağlayana hediye ettiği saatle tamamlanması iyi olurdu. Çünkü bu tamamlama şerefi.... Zafer çağlayana öncelikle yakışırdı. Şimdi yazınızın aktörlerine gelince bu tür saat hediyelerinin tutarı değilde elbetteki işin ruhu önemli olandır. Bizim işimiz işe bu ruhu tamamen ortadan kaldırmaktır. Durum bu olunca bu ruh en çok yaratanlara yönelmiş olmamız, zamanlamasını iyi yapmamız kadar önemlidir. Eğer bunu yapmaz isek 700 bin liralık ruhsuzluk yaratnaların iktidarına devam anlamında hizmette bulunmuş oluruz. Şimdi hemen şimdi Özgür Özelle bende görüşeceğim ve bu işin doğruluğu veya yalanı üzerine bilgi alacağım vede böyle bir dönemde bu söylentilere neden olmanın ülkemiz açısından olumsuzluğunuda görüşmüş olacağım. Kemal Anadol'a gelince,sevinç içerisinde ''Vahim iddia'' diyeceğine yıllardır belediyeden kiraladığı benzin istasyonu içinde başkaları hep vahim iddia demiştii Kısacası bu günlerde 700 bin liralık saat alanlara iktidar devamlılığı sağlamak ne derece doğru olur. Akşama kadar CHP yi bu hale getirenlerden partiyi temizleme adına her yerde mücadele verirken AKP ye iktidar sunan bu kişilere bizlerinde eklenmesi çok vahimdir. Kritik dönemlerde muhalefet partilerini düzelmiş bir şekilde, ülkeyi kötü yönetenlere karşı alternatif olmalarını ve iktidara taşımanın gerekliğiliğini bir takım eylemlerle önlemek, şu anki devasa olumsuzluklara devam onayı verme anlamındadır.
  • Misafir - 30.10.2016 14:23:15

  • Cesamin Özkan
  • Tarih tekerrürden ibarettir derler ya. İşte 2014-2015-2016 dada tekerrürün örneği yaşandı. Adnan Menderes asıldı, Nikaragua diktatörü Somoza ülkesinden 40 miyar dolarla Amerikaya kaçtı ama sandinist devrimciler onu girdiği delikte bulup öldürdü, Rıza Şah Pehlevi ülkesinden kaçmak zorunda kaldı ve saltanatın yokluğuna dayanamadan oda öldü. Çavuşesku, Hitler, musollini, Ziya ül hak gibi bir çok halk düşmanı faşist alçaklarda hak ettikleri şekilde ölerek silinip gittiler. Yani işin özü halk düşmanı hırsızların akıbetleri hep tekerrürden ibarettir.
  • Yazarın Diğer Yazıları