x
   
22.01.2016 21:50:07
Okunma: 3681
1 Yorum

Mehmet Erdül
URGAN

 

Ankara Zonguldak arası, trenle 3 gün 3 gece sürerdi. Ankara Zonguldak arasındaki yolcu treni haftada bir kez, Pazar günleri öğleden sonra, şayet zamanında gelirse, saat dörtte Eskipazar istasyonuna gelirdi.

Eskipazar’da gazete satılmazdı. Koskoca ilçe, iki yerleşim biriminden oluşurdu. Eskipazar İstasyonunun bulunduğu yer, kent merkezinden 4 km uzaklıktaki bir mahalle durumundaydı.
 
İstasyon Mahallesinde oturan çocuklar Pazar günü, 1 saat önce toplanır, yolcu treninin gelmesini beklerlerdi.
 
Tren Eskipazar İstasyonuna yaklaştığında uzunçalardı düdüğünü. Makinist, çocukların bekleştiğini bilir;
 
“Geliyorum” derdi çocuklara.
 
İyice yavaşlardı tren, ağır aksak girerdi istasyona. Çocuklar hep bir ağızdan bağrışıp koşarlardı trenin iki yanından:
 
“Gazte! Gazteeeeeee!”
 
Trenin pencereleri açılır, 3 gün önce Ankara’dan alınmış, bulmacaları çözülmüş gazeteler atılırdı çocuklara. Koşup kapmaya çalışır, kiminde yırtılıp parçalanırdı gazeteler.
 
Yolcular çocukları ayırırlardı. Pencereden sarkar, yarı beline kadar dışarı uzanır kılık kıyafeti öğrenciye benzeyenlere seslenirlerdi;
 
“Sen gel. Gel hele gel, yakına gel”
 
Önce istasyon şefi okurdu gazeteleri. Okur, sindirir geri verirdi çocuklara ve çocuklar koltuk altlarında gazetelerle eve giderlerdi.
 
Sonra akşam alacasında Zonguldak’tan Anadolu’ya kömür taşıyan trenler gelirdi. Evde gazete okuyan analar;
 
“Oğul tren geliyor biraz kömür alsan?” derlerdi. Çocuklar toplaşır treni karşılamaya çıkarlardı. Tüm Eskipazar İstasyon Mahallesi’nde yaşayan çocuklar trenden düşen kömürleri toplarlardı. Tren su alırdı Eskipazar’da.
 
 
Uzun süre kalırdı. Öğrenmişlerdi trenin uzun süre duracağını.
 
Biri vagonun üzerine çıkar, iri kömürlerden atardı yere.
 
 
Tenekeleri, torbaları doldurur, eve dönerlerdi. Odun sobaları kıpkızıl olurdu kömürleri görünce. Kemikleri ısınırdı ev halkının.
 
Soba kıpkızıl olmuştu. Annesi kestane pişiriyordu. Babası geldi.

“Ne bu yahu cehennem gibi etmişsiniz evi. Böyle soba yakar-sanız, size odun mu yetişir?”
 
“Kömür attık” dedi karısı.

“Ne kömürü?”
 
“Mehmet trenden kömür getirdi”
 
Adam oğluna döndü.

“Nasıl aldın o kömürü?”
 
“Düşenleri topladık. Naci trenin üzerine çıktı, vagondan attı irilerini. Onları da topladık.”

“Hırsızlık yaptınız yani, devletin kömürünü çaldınız.”
 
“Gel bakalım buraya. Devlet malı çalmanın cezası urgandır.”
 
Evin çatısı yoktu. Kiremitlerin altında çatıyı oluşturan kalasları görünüyordu.
 
Adam urganı, çatının kalaslarına attı.
 
Döndürdü ipin iki ucunu bir araya getirdi.
 
“Yat bakalım uzan yere” dedi oğluna.
 
Mehmet yere uzandı.
 
Babası ayaklarını bağladı. Öbür ucundan önce usulca çekti ipi. Yavaş yavaş yukarı çekmeye başladı Mehmet’i.
 
Yukarı çektikçe kan beynine yürüdü. Yerle bağlantısı kesildi. Adam çektiği iplerin ucunu düğümledi başının arka yanından.

“Devlet malı çalmamayı öğrenene kadar çözeni, çözmeye çalışanı asarım onun yanına” dedi.
 
Annesi ağlıyordu.
 
“Tövbe baba bir daha yapmam” diye bağırıyordu Mehmet.
 
“Yaparsın, kan beynine uğrayınca öğrenirsin çalmamayı” derken yürüdü gidip sobanın başına oturdu. Pişen kestanelerden yemeye başladı.
 
 “Su getir” dedi karısına, “Ayaklarım ağrıyor.”
 
Kadın su getirdi ılıştırdı. Leğenin içine döktü. Yıkadı kocasının ayaklarını.
 
Bir taraftan ayaklarını yıkıyor bir taraftan kocasının gözlerinin içine bakıyordu.

“Affet oğlumu” dedi kadın.
 
“Onun kabahati yok ben dedimdi kömür topla diye.”
 
“Çöz o zaman” dedi adam.
 
Anası gitti düğümü çözdü. Yavaşça saldı ipin ucunu. Önce çocuğun başı değdi zemine. Sonra omuzları, sırtı ve sırtüstü uzandı yere.
 
Annesi ayaklarındaki düğümleri çözdü.
 
Babası seslendi.
 
“Derslerine çalıştın mı?”
 
“Evet baba”

“Benim oğlum asker olacak. Çalmayacak, çaldırmayacak. Ülkesine yararlı adam olacak. Anasına, babasına bakacak.” dedi adam.
 
O çocuk bendim.
 
1967 yılında babam öldükten 7 yıl sonra Hava Harp Okulu’nu bitirdim.
 
Otuz yılı aşkın süre devlete hizmet ettim. Çalmadım, çırpmadım.
 
Merak edersiniz diye yazayım.
 
Genel Müdürlük makamından emekli oldum. Hala kirada oturuyorum.
 
     
 
Annem Lütfiye,babam Kemal, sol başta Mehmet,babamın önünde Rahmetli kardeşim Mesut ve önümüzde Eskipazar doğumlu Sazai Kardeşim.Kız olsun istemişler erkek olmuş. Saçlarını uzatmışlar kız sevdasına. Sağdaki resim de ben Mehmet Erdül, merak edersiniz diye

Etiketler:

Misafir - 22.01.2016 23:00:42

  • Cesamin ÖZKAN
  • Bu ülkede babanız ve babanızın yetiştirdiği sizin gibi cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı insanlarımız var oldukça bu ülkeyi asla hırsızlara hainlere yar etmeyeceğiz onlara dar edeceğiz.
  • Yazarın Diğer Yazıları