x
     
28.06.2017 20:39:44
Okunma: 2974
0 Yorum

Mete Gönenç gonencmete@yahoo.com
FAŞİZM İNSANLARIN TERCİHİMİDİR?

 
İnsanlar 100 binlerce yıl ilkel komünal toplum biçiminde ortaklaşa üretip tüketerek yaşadıktan sonra, yaklaşık 5000 yıldır,üretim güçlerinin gelişmesine paralel olarak köleci, feodal ve kapitalist toplum dediğimiz sınıflı toplumlara geçiş yapmıştır.. Bu gün dünyadaki 7,5 milyar insan Küba, Kuzey Kore ve ufacık ve pek bilinmeyen bir ülke olan Transdinyester Sosyalist Moldova Cumhuriyetinde yaşayan ufak bir azınlık dışında küresel kapitalist sistem içinde yaşamaktadır.
         
Yaşadığımız dünyada halen dünya servetinin ve gelirinin yarısı nüfusun %1 inin eline geçmiştir. Büyük bir çoğunluk sefalet içinde yaşamakta milyonlarca insan açlıktan ölmektedir. Dünyamız her gün biraz daha kirlenir, ısınırken, kaynakları tüketilmektedir. Küreselleşen kapitalizm, insanları bencilleştirip, sömürüye, savaşa, yoksulluğa, sevgisizliğe, ilkesizliğe sürüklemektedir. Varlığını ancak ülkeleri ırkçı veya dini faşizmle yöneterek, terörü besleyerek sürdürebildiği iyice anlaşılmıştır. Dünyanın, insanlığın sonunu yakınlaştıran bu sistem çoktan süresini doldurmuştur.
        
Aslında insanlığın kurtuluşu demek olan sosyalizm oldukça erken ve kapitalizmin pek de gelişmediği Rusya’da 1917 de gerçekleşmiştir. Üretmeye, eşitliğe, insan ve toplum sevgisine,  dayanıp, insanların tüm iyi özelliklerini ortaya çıkaran, refah içinde bir toplum yapısı oluşturmayı amaçlayan sosyalist devrimin gerçekleşmesiyle, üretim araçlarının özel mülkiyetine, dolayısıyla insanın insan tarafından sömürülmesine son verilmiştir. 
 
Kapitalist sistemde, tüm ekonomiyi yönlendiren piyasa mekanizmasının yerini demokratik merkezi planlama sistemi almıştır. Sosyalistler, dünyanın en hızlı, ABD’nin bile 3 katı olan büyüme oranını gerçekleştirerek, ülkede yoksulluğa son vermişlerdir. Tam bir feodal devlet olan Çarlık Rusya’sı, dünya üretiminin, sadece yüzde 2,5’ine sahipken, Devrim yönetimi, 2. Dünya Savaşı’nda en büyük tahribatı yaşamasına rağmen, sanayi üretim hacmi açısından ve daha da birçok konuda SSCB’yi, ABD’nin ardından dünyanın 2. Büyük gücü haline getirmiştir. Eğitim ve sağlık tamamen bedava yapılıp, ülkede okuma yazma oranı yüzde 100’lere çıkmışken her 100 bin kişiye düşen doktor sayısı ABD’den yüzde 12 fazla hale gelmiştir. 
 
Birçok alanda dünya birincisi olduğu ile spor ve kültür alanındaki başarıları da herkesin malumudur. Tüm bu başarılar ise, kapitalizmin aksine halkın tüketiminden kısarak sürdürmek zorunda kaldığı silahlanma ve uzay yarışına rağmen gerçekleştirilmiştir. Ancak, nedenleri ayrı ve önemli bir tartışma konusu olarak, 1990’lı yıllarda, bu ülkelerin 20’den fazlasında oluşan karşı devrimlerle kapitalist sisteme dönüş yapılmıştır.
 
Peki, böylesine başarılı bir örneği de yaşamasına rağmen insanlar niçin sağ iktidarları tercih etmektedirler? Bu gün küresel kapitalizm neredeyse dünyanın tamamında üstelik çoğunda da seçim kazanarak hakim durumdadır.
 
Kapitalizm küreselleştikçe egemen sınıf, hala bir asır önceki devrimlerin hayalini kuran sosyalistlerin aksine bu devrimlerin nasıl gerçekleştiğini çok iyi incelemişler ve karşı politikalar gerçekleştirmişlerdir. İşçi ve emekçi sınıfların kitlesel ekonomik mücadelelerini önlemek için sendikasızlaştırma ve sarılaştırma bunlardan en önemlisidir. Bu dönemde emekçilerin büyük kısmının bilgisayar başına geçirilmesi de önemli bir etken olmuştur. Acımasız kemer sıkma politikalarının bile fazlaca muhalefet olmadan uygulanabilmesinin başlıca sebebi budur.1960 ların sonundan itibaren uyguladıkları, sol militanları özellikle de gençleri liberalleştirme, milliyetçilik aşılama ise en etkili yöntemlerindir. Ulusallaşan, teröre bulaşan sol hareketlerle kitlelerin bağı büyük ölçüde kopmuştur. Sol başta olmak üzere örgütler, eğitimden, tartışmadan koparılmış, küçük olsun benim olsun diyen insanların eline geçmiştir.
 
İletişim ve özellikle de medya tamamen ele geçirilmiş, internetle, akıllı telefonlarla okumayan düşünmeyen robot insan! yapısı yaratılmıştır. Üniversitelerin araştırma ödenekleri kaldırılmış ve tamamen özel sektörün vereceği ödeneklere muhtaç haline getirilmiştir. Eğitim kuruluşları özerk olmaktan çıkmış, tamamen küresel düzene hizmet veren hale getirilmişlerdir. Bırakın Marksizm’i, Keynes bile genelde müfredatlardan çıkarılmıştır. Böylece gençlere sadece neo liberal politikalar kaçınılmaz tek ve başarılı seçenek olarak sunulmaya başlanmıştır.
 
Milliyetçilik ve dincilik şırınga edilerek, ülkeler bölünmüş, küçük kolay lokmalar haline getirilmiştir. Özelikle de besledikleri acımasız terörle insanlar sindirilmiştir. Bütün bunlara rağmen küresel düzen, dünyayı mahvedip, haksızlıklar, sefalet arttıkça az gelişmişinden başlayarak ülkeleri faşist yönetimlere mahkûm etmişlerdir.
 

Bütün bunlara çok şey eklemek mümkünse de, Yok olmaya giden, yaşam koşulları her gün biraz daha ağırlaşan insanlığın tek çaresi sosyalizmdir. Bunun gerçekleşmesi için ise gerekli tek şey sosyalistlerin görevlerini hatırlayıp, en az bu düzenin sahipleri kadar ve ellerindeki en büyük güç olan diyalektik düşünme ve tartışma silahını kullanarak, kitlelerle ve dünyadaki tüm sol hareketlerle bağlarını yeniden oluşturarak, yeni sosyalist devrimler için harekete geçmeleridir. 

Etiketler:

Yazarın Diğer Yazıları