Nivent Kurtuluş nivents@yahoo.com
Ne oldu bizlere?
Bu son günlerde yaşadıklarımıza bakınca utanmamak mümkün mü? Herkes kendince bir görüş bildiriyor. Vay anam, ne götürmüşler, biz ay sonunu getiremezken…
Bu götürme, talan, hortum bugüne mi mahsus? Yıllardır süre gelen alışkanlık haline gelmiş bir olaydan öteye gidilmiyor.
Düşünün, hemen yakınınızdakine bakın, memur maaşı alacaksın ve lüks içinde yaşayacaksın. Dün iki yakasını bir araya getiremeyenler bugün saltanat gemilerine binsin. İki kelimeyi bir araya getiremeyen kişiler hiç hak etmedikleri mertebelere gelsinler.
Eskiden böylemiydi? Memurlarımız yakalarına taktıkları toplu iğneleri bile mesai bitiminde masaya bırakırlardı. Ne oldu bizlere?
Eskiden AVM’ler yoktu, giyinemiyor muyduk, pekâlâ giyiniyorduk. Büyük büyük marketler de yoktu aç mı kalıyorduk? Hayır…
Bu kadar iletişim çağında değildik, cep telefonlarımız yoktu ama randevularıma geciktiğimiz de vaki değildi.
NE OLDU BİZLERE?
Oysa gün yine 24 saat, bir ayda 4 hafta var. Ne değişti de değerlerimizi yitirdik?
İSKi Skandalıyla halk yolsuzlukla tanıştı. O zamanlar “rüşvetin belgesi mi olur?” denildi. Şimdilerde belgelerden geçilmiyor, değişen ne? Vatandaş konuşuyor ama sadece konuşuyor.
Siz zannediyor musunuz değişen bir şey olacak, hiç sanmıyorum.
Bizler sadece konuştuğumuzla kalacağız.
Yolsuzluğu yapanlar bir süreliğine dikkat edecek. Deşifre olmamak adına, başka yöntemler geliştirilecek, ama değişen bir şey olmayacak.
Benim çok yakınım diye adlandırdığım kişiler bana “aman Aziz Bey için bir şey yazma, kalemizi de kaybetmeyelim” diyorlar. Peki, bu ne kadar etik? Siz karşı komşunuza hırsız girdiğinde kapınızı mı kilitlersiniz, yoksa polise mi haber verirsiniz?
Her zaman söylediğim gibi benim bir partim yok. Kim yolsuzluk, usulsüzlük yaparsa gereğini yaparım. Bu, benim Türkiye Cumhuriyetine vatandaş olarak borcum.
Cumhuriyet Halk Partisine gönül verenler, partisi için çalışanları görmezden gelip, partiye emeği olmayan kişilere koltukları bu kadar fütursuzca dağıtılabiliyorsa, burada bir yanlışlık var demek lazım.
Başörtülü adaylara belediye başkanlığını veren AK Partiyi kimse kınayamaz, bu onların çizgisidir.
CHP’nin Afyonkarahisar'ın Sandıklı İlçesi Akharım Beldesi'nden belediye başkan adayı gösterdiği, bir adayın başörtülü olması bence Atatürk çizgisinde giden bir partiye yakışmadı. Başörtülü adayın yaptığı açıklama ise; "Seçilmem halinde bir değişiklik olmayacak. Sorun olacağını düşünmüyorum" demiş. yani başörtümle belediye başkanlığını yapacağım diyor.
Gelelim Antakya mevcut AK Parti Belediye Başkanının, CHP adaylığına. İnsanı umutsuzluğa düşürüyor, nedeni ise gazetelere yansıyan 18 Mart 2007 yılında “Üniversitede fişleme olayı” haberinde, CHP Antakya başkan adayı yapılan Lütfü Savaş neler demiş. “Komploya uğradım. Fişleri mahkeme dosyamın içine attılar. Bunu yapan, üniversitede bir önceki dönemden nemalanan bazı CHP’liler” bunları söyleyen kişi şimdi Antakya belediye başkanlığı koltuğuna aday , yarında CHP Genel Başkanı olursa artık şaşırmam.
Peki, bu durumun, “Kızım eve para getirsin de, nasıl getirirse getirsin.” diyen ebeveynden farkı var mıdır?