Nivent Kurtuluş nivents@yahoo.com
"OFF" ile "OHH" arasındaki ince çizgi!
Eskiden bin kişi arasında, bir kişiyi işaret ederdik, şimdi de bin kişi arasından bir kişiyi işaret ediyoruz.
Ama eskiden bir kişi defoluydu, şimdi bin kişi defolu ne yazık ki.
Eskiden usulsüzlük yapan kişi kınanırdı, şimdi ise merdivenleri birer birer değil, onar onar çıkar oldular.
Dürüstlük sadece lafta kaldı, hatta sadece laf-ı güzaf oldu.
Hayatım boyunca, “ben” kelimesini hiç kullanmadım, her zaman “biz” dedim.
Bugün ilk defa “ben” kelimesini çok sık kullanacağım.
Çünkü içimden geldiği gibi yazacağım.
10 yıldır kendimce, İzmir ilinde yanlış giden her türlü olayı sizlerle paylaşıyorum.
Birçok, belediye başkanı, meclis üyeleri, bürokratlar hakkında suç duyurusu yaptım. Hatta onları yargılattım.
Hatta bazı belediye başkanlarına, ceza aldırdım.
Onlarla bir husumetim olduğumdan mı? Hayır, birçoğunu tanımam bile.
Onlarla, mahkeme salonlarında, ilk kez karşı karşıya geldim.
Her zaman, sık sık Adalete güvenirim dediğimde, arkadaşlarım hep, “Hangi Adalet” derler ya, yanılırlar.
Mahkeme salonlarında bizzat yaşayarak öğrendim. Belediye başkanıymış güç ondaymış laf-ı güzaf.
Çünkü, Duruşma salonunda, Hakim ilk soruyu, o gözünüzde büyüttüğünüz, karşısında kırk takla attığınız başkana “adın soyadın” diye duruşmaya başlar. Kimi zamanda, aynı davada yargılanan diğer bürokrat, “başkan biliyor” dediğinde, hakim “hangi başkan isminle söyle, ben bir başkan tanırım o da Anayasa Başkanı” der.
İşte o an içimden, Adaletin gücü derim. Ve o an yine içimden bu kişiler, Adalet önünde tir tir titrerken, Allahın huzurunda ne yapacaklar diye düşünmeden edemem.
Merak ediyorsunuz biliyorum, Nivent neden bunları yazıyor diye.
Yazıyorum çünkü kırgınım, umutsuzum, hatta bezginim.
Her sabah kalktığımda, rutin olarak, önce Resmi Gazete, Yerel Medya ve Ulusal Medyayı tararım, vatandaştan gelen ihbarları tek tek okur ve hiç tereddütsüz ilgili yerlere, kimdir, kimin yakınıdır diye düşünmeden bekletmeksizin yollarım. Yine gün içinde, Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğünde, büyükşehir belediyesinde, ilçe belediyelerinde askıda olan planlara bakarım. 30 ilçe belediyesinin meclis gündemlerini tek tek tararım. Tüm bunlar günümün tamamını alır. Hemen hemen her hafta adliyelerde duruşmalara katılırım.
İnanın şevkle, ilgiyle OFF lamadan yaparım.
Zaten hayat OFF ile OHH arasında giden bir çizgi.
Tek bir harf nasıl hayatımızın anlamını değiştiriyor değil mi?
Amma OFF OFF çekerek gittiğim tek yer, polis karakolunda verdiğim ifadelerdir.
Son günlerde, hemen hemen her sabah, polis karakolundan bir sesle uyanır oldum. “hakkınızda şikayet var” eskiden sorardım, şimdi ise sormadan gidiyorum.
Telefonu kapatır kapatmaz hemen gözlerimi kapıyorum, bu hafta ben kimi yazdım diye beynimden geçiriyorum. Tamam, buldum diye, OFF laya OFF laya polis karakoluna gidiyorum.
Yaptığın ihbarlarla devletin kasalarını milyonlarca lira ile doldur, sonrasında git ŞANTAJ ve Yalan haberden ifade ver!
Madem yalan ihbarda bulunuyorum, o zaman para cezası kesme, mühürleme, encümene sevk etme, ne gerek var bunca işleme değil mi?
Şimdilerde moda oldu, “reklam istedi vermedik”
Bizim sitede ne zaman reklam gördünüz, madem iftira atacaksın böyle deme, elden para istedi vermedik de ki, o zaman daha inandırıcı olursunuz!
Ben mahkemelerde koştururken, gece yarılarına kadar mevzuat okurken, zaten iç sesimle epey bir kavga halindeyim. Kimi zaman özelden dostlarım mesaj atıyor “sen daha uyumadın mı” diye.
İç sesim ise, “hala bıkmadın mı, neyi değiştirdin bu güne kadar, mahkemeleri kazandın, Danıştay’da bozdular, birde üzerine cebinden karşı tarafın vekalet ücretlerini ödedin, bırak kızım sen mi kurtaracan bak her gün dostlarını da kaybediyorsun” bir an ama bir an bırakıyorum ve sonrasında, birileri yapmalı diye daha fazla çalışıyorum.
Beni çalışmak yormuyor, mücadele yormuyor, beni tek bir şey yoruyor. O da polis karakolunda verdiğim ifadeler.
Hadi insanları kandırıyorsunuz, Adaleti yanıltıyorsunuz, peki hiç düşünmüyor musunuz, öbür tarafta ben bunun hesabını nasıl vereceğim diye.
Değer mi, kaçak göçek inşaatlarınıza devam etmek adına bir masum insanın AHINI almaya!
Değer mi? Bence değmez!
Üstüne üstlük koskoca işadamı diye geçinen kişi, ölmüş anama, babama küfürler yağdırdı, Allah’ıma küfretme cüretini gösterdi.
Bilemedim, çarka çomak sokmak yerine, çarka katılmayı. Bana öğretilmedi ki, arsızlık ve hakkım olmayan paranın peşinde koşmayı.
Hani derler ya, “ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin”
Amerika’ya geri dönmeyi düşünüyorum, düşünüyorum çünkü, burada verdiğim mücadelenin binde birini orada verseydim şu an bambaşka bir yerde olurdum.
Düşünüyorum çünkü, bir İmar Kanununu incelerken, bir ayda 3 defa mevzuat değiştiğini görmek çok üzücü, yasalar ve yönetmelikler kişilere göre, uygulanan bir ülkede savaş vermek istemiyorum.