x
   
06.06.2013 10:56:49
Okunma: 4850
2 Yorum

Süleyman Gençel
Ee, ama yeter artık

 

Bölgenin en büyük, Türkiye’nin en eski gazetesiydi. 10 yıl çalıştım çeşitli görevlerde. İzmir basınında şu an yöneticilik yapan, emekli olmasına rağmen köşe yazan, İstanbul’da mesleğini sürdüren pek çok gazetecinin çıkış noktasıdır Yeni Asır.

Ancak son zamanlarda içine düştüğü durum gerçekten içler acısı.
 
Hele bugün attığı manşet ve gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı’nın köşe yazısı durumu net biçimde ortaya koyuyor.
 
Tirajına baktım; 27 bin civarı. Bunun 10 bin tanesinin toplu satışlar ile haberi çıkanlara satıldığını cümle alem biliyor. 2 ay önce gazetenin yazıişleri müdürü bu konuda ayyuka çıkan dedikodular nedeniyle 1 gün içinde kapının önüne konuldu.
 
Hatırlıyorum da Dinç Bilgin döneminde tiraj 35 binin altına inince tüm yöneticiler gerilirdi. Tehlike çanlarının çaldığı rakamdı 35 bin. Gazetenin tirajı bu rakamın altına inerse herkes kapıya konulurdu.
 
Bugünkü manşeti dehşet… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı desteklemiş, işçileri topun ağzına koymuşlar.
 
Tamam, tabii ki gazete yöneticisinin denge kurma gibi bir sorunu vardır. Ancak bir taraftan Aziz Kocaoğlu’nu üzmeyecek, diğer taraftan sermaye sahipliği nedeniyle AKP’ye şirin görünecek, AKP’nin atadığı bürokratlara kol kanat gerilecek…
 
Peki, gazetelerin asli görevi olan halkın haber alması ve medya kurumu olarak toplumun isteklerine yer vermesi ilkeleri.
 
“Ne o, bir de halk mı var ortada” sorusunu soracak durumdalar.
 
Türkiye çok ilginç bir süreçten geçiyor. AKP üst düzeyi bu gelişmeleri okumak için teyakkuz halinde.
 
Kasımpaşalı başbakan bile çok sevdiği gazetecilerle uçakta sohbet etmek, topluma mesaj vermekten vazgeçmiş, suskun puskun oturuyor.
 
Kimse olayı muhalefete yükleyemiyor. Çünkü direnişçiler bile siyasi muhalefeti kabul etmiyor. Bazı provokasyonlar varmış; olabilir. Bu kadar büyük toplumsal hareketlerde bu tür olayların olması çok doğal… Hatta diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında az bile. Daha 2 yıl önce Yunanistan’daki bir dizi halk hareketinde yanan binanın sayısı onları aşıyordu.
 
Ne diyor Şebnem Bursalı? Aziz Kocaoğlu’nun sendikaların uyguladığı grevlere karşı olmasının son derece yerinde olduğunu iddia ediyor. Çünkü bu grev ile İzmir halkına eziyet çektirilmiş.
 
Siz Ukrayna’da yaşıyorsunuz sanırım. Bu kent 5 gündür sokakta ve yürüyor. Kimse dönüp “bugün otobüsler neden çalışmıyor” diye kızmıyor. Bir grup hariç… Tüm bunlara karşı çıkan AKP’nin bir bölüm seçmeni…
 
Şebnem Bursalı ve Aziz Kocaoğlu bu kitlenin acı çektiğini düşünüyorlar ise bir şey diyemem.
 
Bu arada, ya Sayın Kocaoğlu, bir durun lütfen. Bi durun ya… O kadar dönüp duruyorsunuz ki sizi izlemekten başım döndü vallahi…
 
68’ler Vakfı’nda konuşma yapıyorsunuz, Lenin yanınızda halt etmiş. Sonra gencecik insanlara çevik kuvvet saldırıyor bir şey demiyorsunuz. Üstelik çevik kuvveti ESHOT otobüsleri ile kendiniz taşıyorsunuz. Yetmiyor kumanya veriyorsunuz, yetmiyor KÜLTÜRPARK’ı onların kullanımına açıyorsunuz. Özellikle ilk günler ciddi yaralanan gençlerin Basmane Meydanı ve Fuar’a çekildiklerini orada sopalı siviller tarafından darp edildiğini sanırım duymuşsunuzdur. Belediyede de bu tartışıldığında üst düzey yetkililerinizin “Adamın durumu ortada. Mahkeme sürüyor. Daha başka ne yapabilir ki” tespitleri olayın vahametini ortaya koyuyor.
 
Biz dönelim yine Şebnem Bursalı’ya.
 
Şöyle yazıyor Bursalı:
 
“Ben; günlerdir canla başla çalışan Ali Bilkay'ın ve İzmir polis teşkilatına samimiyetle inanıyorum. 17 yaşındaki kızını 6 gündür göremeyen ve 6 gündür toplam 10 saat uyumayan Müdür Bilkay'ın; kızının dün kendisini telefonla arayarak "Babacım seni çok özledim" dediğini paylaşırken titreyen sesini duysaydınız; siz de Bilkay müdür ve arkadaşlarının samimiyetine inanırdınız...”
 
Şebnem Hanım, Emniyet Müdürü'nün çocuğu çocuk da, sokaklarda dayak yiyen çocuklar onun bunun çocuğu mu? Büyük bölümü eğitimli ve çok iyi ailelerin çocukları… Bir bölümü de belki sizin arkadaşlarınızın çocukları. Hiç sordunuz mu, onlar ne hissediyor diye. Sordu iseniz neden yazmadınız?
 
Anlaşılan İzmir Emniyet Müdürü’nü kurtarma eğilimindesiniz.
 
Ancak bu kadar olaydan sonra bir emniyet müdürü kentte kalacak olur ise toplumun sisteme olan güveni sarsılacaktır. 
 
Onu bırakın tweet attıkları gerekçesi ile gözaltına alınan 38 çocuk var.
 
İzmir Emniyet Müdürü hakkında yüzlerce dava açılıyor.
 
Eğer toplumdan kopmuş, İzmirli’den uzaklaşmış bir gazetenin genel yayın yönetmeni olarak gözyaşları içinde kaleme aldığız bir köşe yazısı ile İzmir Emniyet Müdürü’nü kurtarıyor iseniz o zaman herkes bu devleti ve sizin ilişkilerinizi sorgulamaya başlar.
 
Bu da özellikle sizin açınızdan "nahoş" sonuçlar doğurabilir sanırım.
 
Bu arada unutmayın, Facebook’ta ben ve çoğunlukla sizin de tanıdığınız 3 bin kişi çocukların attığı Tweetlerden çok daha fazlasını yazdık.
 
Lütfen bir zahmet benim sayfama girin, oradan tüm listeyi alın ve yine bir zahmet hepimizi İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne şikayet edin.
 
 

Etiketler:

Misafir - 09.06.2013 21:46:42

  • CENGİZ
  • ALKIŞLIYORUM SİZİ SÜLEYMAN GENCEL YAZINIZIN SATIR ARALARINDAKİ VERDİĞİNİZ MESAJI ALIR BELKİ BİRİLERİ. GERÇİ ONLARIN KULAKLARI KAPALI GÖZLERİ KÖR HİSLERİ ZATEN BİTİK.......
  • Misafir - 07.06.2013 17:12:02

  • BRAVO-BAŞAR İVİT
  • BABAM YAŞINDAKİ BİR AMCAMIN ELİNDE AY YILDIZLI SANCAĞI ZORLA ALAN 2 POLİS GÖZLERİMİN ÖNÜNDEN GİTMİYOR.YAHU PKK BAYRAKLARINI ALINDA SİZLERİ ALINLARINIZDAN ÖPEYİM.
  • Yazarın Diğer Yazıları