x
     
18.10.2016 21:26:41
Okunma: 2857
0 Yorum

Yasemin Başak Arel
ADALET MÜLKÜN TEMELİ Mİ ?

 
Ortaya çıkmış bir yasa dışı örgüt, devletin tüm kurumlarına girebilmiş, en üstten en alt kademelere kadar YILLAR YILI yapılanmış….      Adı PARALEL YAPI…
 
Geometriden aşağı-yukarı anlayan vasat biri dahi “paralelin” anlamını kavrayabilir…
 
Yan yana giden iki çizgi 
 
Gidiyor da … “nasıl” ve “nereye” (?) Bunu anlayabilmek gerçekten mümkün değil!
 
Haksızlık… yolsuzluk… milleti soymak… dolandırmak öyle basit bir şekle bürünmüş ki,
 
devletin içinde devletten bağımsız ulusal ve hatta uluslar arası bir gövdeye kadar ulaşabilmiş.
 
Kanunlara göre nizamlaşmış bir düzende, ADALET in var olduğu, haklıyla haksızın ayrılabildiği, düzeni sağlayan KANUN ların, HERKESE EŞİT MESAFEDE durabildiği bir ortamda, bu iş bu kadar kolay olabilir miydi? 
 
Şimdi, İstanbul Finans Merkezi’ni konuşuyoruz!
 
Gerçekleşebilir ve bir düşten öteye gidebilirse,  ülkemiz açısından gerçekten yadsınamaz/ OLAĞANÜSTÜ bir ivmedir.
 
Gel gelelim bu iddialı yapının kurulabilme gerekçelerine,
 
Dünyada birkaç ülke hariç, Global yani kürenin tamına hakim olan Serbest Piyasa ekonomisidir.
 
Serbest Piyasa Ekonomisi, “herkesin herkesle alışveriş ihtiyacının olacağı” ticari prensiplerle ortaya konmuştur. 
 
Bunun dışında, ben kendi kendime yetebilirim, ne başka ülkeden mal alırım ne mal satarım, diye düşünen devletler olmuştur. Kapalı ekonomi düzenleri kurmuş ancak bunların içinden varlığını günümüze kadar sürdürdüğü halde, son yıllarda, ufak tefek turizm anlaşmaları çerçevesinde, yabancı para alış veriş ve döviz kurları gibi gerekçelerle, yavaştan dışa açılmaya başlamış Küba haricinde, küresel sermaye hareketlerinden ve kurallarından etkilenmeyen devlet neredeyse kalmamıştı… 
 
Dünya ticaretine ve dolayısıyla tüm finansal hareketin kurallarına hakim devletler, Avrupa ve Amerika başta olmak kaydıyla, “en büyük 5”, “en büyük 8” veya G-20 gibi isimlerini sıklıkla işittiğimiz devletlerdir. Dünya sermaye piyasaları, ticareti ve buna bağlı diğer tüm ilişkileri, kurallar silsilesi içinde dünya ticaretine ve ilişkilerine “tanzim ve dikte” etmekteydiler…
 
Amerika – Avrupa Devletleri, Çin, Japonya, Rusya gibi ekonomi hacmi en büyük ülkeler serbest piyasa ekonomisini şekillendirmiş, gelişmekte olan ülkelere de bu prensipleri ticari koşul koymuştu…
 
Dünya düzeninin “oyun kurucuları” diye tabir edeceğimiz bu devletler, bazen kendi koydukları serbest piyasa ekonomi kurallarını çiğnediler…
 
Örneğin, Mortgage kredileri ile başlayan krizde, kendi koydukları kural gereğince, batan bankaların batmasına müsaade etmeliydiler / etmediler…
 
Diğer bir örnek, kriz döneminde Rusya’nın Borsa alım satımlarını haftalarca engellemesi oldu, 
 
MESELA, Altın rezervin oranında para basmak ve piyasaya sürmek şeklindeki kural çoktan masal oldu…. 
 
Çin’e, rezervindeki Amerikan bonolarını satMAması dayatıldı… 
 
Arap baharı esnasında, İngiltere’nin hesaplara el koyması…
 
Finans sektörünün çok iyi bildiği ve yakından takip ettiği bunlar gibi nice örnekler, gelişmiş dünya ülkeleri diye adlandırılan bu “oyun kurucu” ülkelerin, finansal yapıdaki tutarsızlıklarıydı…
 
DÜZENİ BOZMUŞLAR / kendi KANUNLARINI ÇİĞNEMİŞLER…. Ve her defasında biraz daha güvenilirliklerini yitirmişlerdi…
 
Güçlü bir Türkiye, elbet ki böyle bir alanda söz sahibi olmayı hedefleyebilmeliydi….
 
Gerçek bir hukuk devleti, adil bir düzen vaat eden, sağlam, istikrarlı yapıdaki bir ülke neden “güvenilir bir adres” olamayacaktı?
 
İstanbul, coğrafik açıdan doğu ve batı arasında, hem ticaretin, hem uluslar arası uçuş koridorunun merkez üssü, hem de dünya finansının kalbi olabilme kabiliyetine sahip olmalıydı…
 
Ne var ki!
 
Adaletin ilk başta, tüm kurumları ile ülke içinde hukuk düzenini tesis etmiş olması, öncelikle her yönüyle güncel hayat içinde toplumca yaşaması ve yaşatılması, gerçek bir güven ve istikrar ortamı- yani DÜZEN demekti. 
 
Adalet gerçekte Kalkınmanın ön koşuludur ve ancak adil bir hukuk düzeninde ADALET MÜLKÜN TEMELİ olabilir…(!)
 
İnsanların yıllar yılı süren hukuk sisteminde, haklıyken haksız, haksızken haklı olabildikleri, paralel yapıların kurulabildiği, bu yapıların kendi içinde hatta devlet içinde kurumsallaştığı sisteme, ne şekilde saygı duyulabilir? Kanunsuz yapı iştirakinde yolsuzlukların, talanların, vurgunların sağlanabildiği, tamamıyla hukuksuzluğa bel bağlamış bir finansal anarşi ortamında, GÜVEN ve İSTİKRAR’DAN nasıl söz edilebilir?
 
Hal böyleyken, 
 
Adaletin olmadığı, kanunların kişilere, çetelere, çıkar çevrelerine göre eğilip büküldüğü yerde, dünya sermayesinin inanacağı, güveneceği
 
 DÜNYA FİNANS MERKEZİ nasıl yaratılabilir?
 

 

Etiketler:

Yazarın Diğer Yazıları