Yasemin Başak Arel
Beton Çevre ve İmar Kirliliği
Betonlaşma, nüfus artışının kaçınılmaz etkisidir. Popülasyon arttıkça, kentleşme hızlandıkça, konut yapımında ve sosyal çevre inşasında, uygulamada pratik ve ekonomik çimento ürünleri kullanılmaya devam edecektir.
Yine de, çağdaş toplumlar, betonlaşmanın “yıkıcı çevresel etkileri” ile ilgili seferberlik yürütmekteler. Günümüz ileri- medeni toplumları, kent planlamalarında, betonlaşmayı minimum seviyelere çekebilmenin gayreti içerisindedir. Hatta çok katlı metropol merkezleri bile bu kaygı ile şekillenir. Çok katlı gökdelenler, bir bölge içerisinde inşa edilip, kentleşmenin- betonlaşmanın geniş coğrafyalara yayılması önlenmek hedeflenir.
Betonlaşma etkisi ile “ısı artışının etkisi” büyür. Beton yoğunluğu, toprak ve yeşil alan hacmini geçen yerler, “ISI ADASI” etkisi oluşturur. Toprak yüzeyler, betonarme binalar, yol, kaldırım, beton parkeler, beton istinat duvarları benzeri malzemeler ile kaplandıkça, tüm gün güneşi ve atmosferdeki ısıyı toplayan, depoladığı bu enerjiyi tüm gece boyunca atmosfere geri veren bir katman görevi görür. Beton malzemeler böylelikle sadece “ısı yaymakla” kalmaz, çevresindeki toprakta ve havada “su kaybına” da neden olur. Beton yüzey yoğunluğunun aynı zamanda, “su akışkanlığı” etkisi vardır. Yağışların yeraltına, toprağa karışmadan akıp gideceği, zayi olacağı yüzeyler meydana getirir. Yani plansız ve duyarsız kentleşme direk olarak, hava- ısı- su- biyolojik yaşam ve diğer tüm ekolojik dengeleri olumsuz etkiler.
İnşaat faaliyetleri esnasında, bir kentin geleceği düşünülerek, EKOLOJİK BASKI, oluşturmaktan kaçınılmalıdır. Mecbur kalınmadıkça beton yüzeyler, beton istinat duvarları, BETON DOLGU ALAN oluşturulmadan şehirleşmeye özen gösterilmelidir. Oluşturulan beton yüzey mislinde toprak ve Bitki Kütleleri korunmalı, yetersiz oranda ise ağaçlandırılmış bölgeler oluşturulmalıdır.
Çevremiz gelişigüzel betonlaştırılırken, oluşturulan ISI ADASI etkisi, İKLİMSEL BASKI, toprak ve su kaybı, YEŞİL ALAN KAYBI söz konusudur. Bunun nasıl İMAR KİRLİLİĞİ mevzuatına girmediği de, Çevre Kirliliği şeklinde algılanmadığı da anlaşılamaz!!!!
Günümüz dünyasında, muhasır medeniyet seviyesindeki toplumlar, ucuz ve pratik beton yüzeylerden ÇEVRE uğruna feragat göstermekte, kent ve konut mimarisinde, işçiliği daha fazla maliyetli ve zahmetli “doğal taş” malzeme kullanımına özen göstermektedirler. Balkon ve Çatı peysajları giderek artmaktadır. Zaruri olmayan yerlerde, beton istinattan kaçınıldığı, Zorunlu kalındığı koşullarda yapılan beton istinat duvarları yeşil bitki örtüleri ile kaplanmakta olduğu görülmektedir. Şehir içlerinde ağaçlık alanlar daha fazla önemli hale gelmekte. Eğer yoksa yeni bitki kütleleri oluşturulmaktadır.
Bizde ise, yeni şekillenen kent mimarisi, kentsel dönüşüm, gelişen ve büyüyen şehirleşme alanlarında, bu kaygılar ne ölçüde göz önünde bulunduruluyor bilinmez. BETONLAŞMA TEHTİDİ, Her ne kadar ismi yaygınca konuşulan ÇED yani ÇEVRESEL ETKİLER DEĞERLENDİRME yönetmeliği mevzuatında, DİKKAT EDİLECEK KONULARIN BAŞINDA, resmi olarak yerini almışsa da, güncel hayatımızda ne kadar dikkate alındığı sorgulanmalıdır!
Her geçen gün, göz göre göre daha fazla Beton dolgu kütleleri ve istinat duvarları ile Doğa harikası Çevremiz, BETON ve türevi yapılaşmalar ile KATLEDİLMEKTE! Buna kimlerin ne zaman? ne şekilde? DUR diyeceği bilinmez!