x
     
19.12.2015 14:18:11
Okunma: 3504
9 Yorum

Yasemin Başak Arel
İZMİR-SİZ EGE,,, EGE-SİZ TÜRKİYE OLMAZ!

 

Türkiye’nin kalkınması- gelişmesi için ekonomik düzenlemeler ve icraat planları yapıladursun, Ege’nin lokomotif Metropolü İzmir, 1960’lı yıllardan günümüze, hesapsız – plansız ve kontrolsüz şekilde negatif büyümektedir…

 
4,5 milyonu aşan genç ve eğitimli nüfusuna rağmen, yetişen her 10 gencin 8 i yurtdışı veya şehir dışında iş aramakta.. Ege bölgesi kıyıları genelinde öncelikli turizm ekonomisi ile kalkınma hedeflenmekte olmasına rağmen, Bodrum’dan yukarıda neredeyse İstanbul’a kadar tüm Ege kıyılarında, ne denizcilik ne diğer turizm seçeneklerinde herhangi bir gelişme değil, aksine,  gerileme kaydedilmektedir.
 
İzmir ve çevre ilçelerinin ekonomide küçülmesi, Turizmin tüm sektörlerinde gerileme kaydetmesi, yalnızca İzmir’in sorunu şeklinde algılanabilir. Oysa bu çok büyük yanılgıdır. Egenin kalbi, Türkiye’nin batıya açılan kapısı İzmir’dir… Ve İzmir göz ardı edilerek ne Ege’nin ne Ülkemizin kalkınma hareketinden söz edilemez!
 
Turizm pazarlama paketlerinde, İzmir envanterinde Meryem Ana’ya ve Pamukkale’ye geçiş güzergahı olmanın dışında bir cazibe bırakılmamıştı.. Dünya üzerinde hızla gelişen Turizm Çeşitliliği, elde var olan tarihi ve tabii zenginliklerin korunması ve yüksek katma değer ile geliştirilmesi ilkesi üzerine şekillenmekteydi.. 
 
İzmir Şehir Merkezinde Konteynır Limanı’nın ve depolama sahasının Şehrin kalbinde yer alan fiziki varlığını yıllardan beri sürdürmesi, merkezin sosyal ve kültürel hayatı ile birlikte, sağlıklı şehirleşme ve Turizm alanında gelişebilmenin de önünü tıkamıştı..
 
Diğer en büyük kan kaybı, Tarih-Kültür Mirası değerlerin hak ettikleri değerde yaşatılmaması ve ön plana çıkarılmamış olmasıydı.. Şehrin binlerce yıllık Tarihi mirasları başında, Kadife Kale, Agora, Kemeraltı, Tarihi eser niteliğindeki diğer tüm yapıların metruk halde, estetik ve görsellikten uzak- işlevsiz bırakılması, zaman içinde çoğunun mezbeleliğe dönüşüne müsaade edilmesi, şehrin benzersiz kıymetlerinin değersiz -atıl şekilde kaderlerine terk edilmesi demekti.. İzmir Merkezi, sanat- kültür ve tarih alanında, sahip olduğu hiçbir vasfı doğru düzgün yaşatma ve cazibesini koruma çalışması yapılmamış, bilakis, tüm görselliği betonarme binalar, plansız büyüme, yol ve alt yapı yetersizliği, merkezde trafik-otopark anarşisi ve diğer görsel estetikten uzak büyümeye doğru şekillenmişti. Şehrin içinde yeşil alan olarak Kültürpark Fuar alanı ve birkaç küçük Park dışında “Ağaçlık” alan bırakılmamıştı. Beton yoğunluğu ile şehir gün geçtikçe büyüyen bir “ISIADASI” etkisinin altında ezilmekteydi..  Şehrin dünya tarihine girmiş, Balçova Termal suyu “Agamemnon” kaplıcalarından güncellenmiş teknik ve estetik tesis yatırımları ile çok daha fazla kazanım sağlanabilirdi.. Körfezde konumlanabilecek Mega Marinalar- Ege Denizi ortasında, büyük bir ekonominin yapılanması hayata geçirilebilirdi…
 
Bunca olumsuz yönde gelişmeye rağmen, İzmir elinde halen çok fazla kozu olan, sahip olduğu değerlerden çok fazla kaybetmemiş, yeterli ilgi ve planlama sağlanabilirse, dünya üzerinde marka değeri söz konusu olabilecek benzersiz bir şehir olma vasıflarını kaybetmiş değildir!..
 
İzmir denince akla gelen değerlerin başında Çeşme yer alır. Çeşme’nin İzmir’in sayfiyesi şeklinde “yazlık konutların hâkimiyetine bırakılması” kanaatindeki görüş, Vatan sevgisinden, Milli menfaatler süzgecinden geçirilmesi gerekir. Bu sorumsuz tavır “bakış açısından” ve “sağduyudan” son derece uzak bir algılama hatasıdır. “Aspendos’a sadece Antalya’ lılar gitmelidir” veya “Pamukkale yalnızca Denizlilerin çay bahçesi olmalıdır” benzeri abes bir algı hatasıdır.
 
Çeşme termal suları, Agamemnon gibi kısıtlı bir yeraltı su rezervi ile beslenmez. Tüm üstün vasıflarına ilave olarak beslendiği kaynağın DENİZ SUYU oluşu, hem çok daha değerli bir Termal ayrıcalıkları içermesi hem de SONSUZ deniz kaynağına sahip olması bakımından paha biçilmezdir.  
 
1980 li yıllarda Turizm Ekonomisi dinamosu Türkiye Kalkınma planında öncelikli sektörlerden biri haline geldiği yıllarda, Devlet Planlaması ile ilk olarak İzmir’in Çeşme ilçesi Planlanmak hedeflenmişti.. 
 
Ege Bölgesi batısındaki konumu, Metropole yakınlığı, sahil bandının uzunluğu, denizinin güzelliği ve kumul sahil yapısı, koylarının çokluğu, geniş coğrafyasının bakir ve doğru planlama ile işlenebilir oluşu, kültür- tarih mirası bakımından zenginlikleri ve Termal avantajı Çeşme’yi, turizm kalkınma planlamasında ayrıcalıklı bir değer statüsüne yükseltmişti..
 
Ne yazıktır ki Çeşme, Devlet Planlaması ile şekillendirilmek istenen Turizm yatırımları, turistik tesisler, Zincir Oteller, Mini/ Mega Marinalar, Spor Turizmi yatırımları, Futbol Sahaları, Golf Sahaları, Üniversiteler, Sağlık tesisleri, Termal Turizm Tesisleri, Arkeolojik ve anıtsal varlıkların restorasyonları gibi türlü alt yapı ve yatırımlar projelendirilemeden “kaderine terk edilen” başka bir YİTİK DEĞER olarak kaldı. Tüm Karaburun yarımadası- Urla- Seferihisar ve Çeşme coğrafyasını kucaklayacak Turizm Planlaması hayata geçirilmeden, yalnızca Yazlık Kent olması yolunda “şuursuz” ve “plansız” büyümesine müsaade edildi… 
 
Yapılmakta olan yeni turizm yatırımları başlığı altındaki REZİDANS projelerinin aslında daha fazla konutlaşmadan başka bir şey olmadığı, daha fazla betonlaşmaya ve her binada turizm sektöründen ve coğrafik güzelliklerimizden bir adım geriye doğru kan kaybetmekte olduğumuz anlaşılmaktadır. Ve yine de hiçbir Turizm yatırımı turizm tesisi inşa edilmemekte, turistik bir alt yapı oluşmamakta, ağaçlandırmaya ve tabiat varlıklarına önem verilmemekte, tarih mirasları korunmamakta ve hızla daha fazla YAZLIK KONUT inşa edilmektedir.
 
Türkiye’nin bir ilçeye bağlanan ilk otoyolu, arkasından gelecek Havalimanı ve diğer yatırımların habercisi olmuştu aslında,, maalesef ki devam etmeyen ve gerçekleştirilmeyen diğer planlamalar neticesinde, Otoyol sadece daha fazla yazlık konutlaşmanın vesilesi olmaktan öteye gitmemişti.
 
Günümüz Türkiye’sinde, güçlü bir ekonomi ve planlı-pozitif büyümeden konuşmamız gerekiyorsa, Çeşme-siz bir İzmir’den, İzmir’ siz bir Egeden, Ege-siz bir Türkiye kalkınmasından söz etmek mümkün değildir… Güneydoğu Anadolu GAP veya Antalya Turizm Planlaması ya da İstanbul Kanal Projesinde olduğu gibi İzmir Merkezinin ve Çeşme’nin Devlet Planlaması ile top yekûn düzenlenmesi ve yeni baştan yapılandırılması hayati önem arz eder. Ancak bu sayede, hak ettiği değerlere kavuşturulması, Dünya Turizm Sektörüne ve marka değeri ile Ülke Ekonomisine Kazandırılması kaçınılmazdır.
 

Etiketler:

Misafir - 28.12.2015 10:38:17

  • ece polat
  • izmir ve çevresinde büyük yatırımcılara, proje hazırlayan bir firmada uzun yıllar asistanlık yaptım. burada gerçekten de benim gözlemlediğim ve birebir işin içinde olduğum 20 yıl boyu yatırımcılar adeta kaçırtıldı. herkesin bildiği izmir limanı genişletilme ve yenileme projesine dünyanın her yerinden yatırımcı gelmişti. alman iş adamlarının kazandığı ihalede ihaleye katılım bedeli 15 milyon € teminat olarak yatırılmıştı. yaklaşık 5 yıl süren karşı davalar, engellemeler sonucunda, yenileme çalışması başlayamadı, almanlar kaporalarını yakarak projeden çekildiler. daha sonra bir daha ihale edildi ancak artık kimse büyük projelerde yap- işlet- devret modeli yatırımlar için izmire gelmiyor. şimdi kredi notunun yükseldiği ve yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi haline geldiği konusunda açıklamalar var. bizler bu açıklamaları gerçekçi bulmuyoruz. çeşme 20 yıl evvel turizm geliştirme bölgesi ilan edildi. imar planları yapılmadığı için yıllarca turizm yatırımları planlanamadı. buna rağmen değişik yatırımcıların zaman içinde bölgede nitelikli yatak sayısını yükseltecek turizm girişimleri olmuştur. örneğin altınkumda tursiteye ait 150 dönüm arazi rus bir yatırımcı tarafından yaklaşık 8 yıl evvel satın alındığında, bölgenin ihtiyacı olan büyük kaliteli bir turizm yatırımı hedeflenmişti. ne yazıktır ki, turizm tesis planlamasına imkan verecek bir ortam yaratılmadı, bugün halen milyonlarca dolarlık işletmelere intikal eden bir asfalt dahi bulunmamaktadır. şimdi diyorsunuz ki, bizler sizin arazinizi imara açtık, size yardım edeceğiz, yol- su- alt yapınızı sağlayacağız. fakat artık yatırımcı satın aldığı milyonlarca liralık araziyi, burada "denize girmek- bronzlaşmak" için kullanıyor. yıllarca uğraştıktan sonra bölgeye daha fazla zaman ve finans harcamanın yersiz- gereksiz olduğunu düşünüyor. benzer başka bir yatırım doğramacı koyunda yıllar yılı bekletildikten sonra, hayal kırıklığı ile gündemden kaldırıldı. diğer taraftan, çeşme nin her yerinde, hızla rezidans isimli toplu konut inşaatları sürüyor. bu evler yılın belirli günlerinde kullanılan, tüm yıl boyu terk edilen, turizme hiç bir şekilde hizmet etmeyen yeni bir inşaat sektörüdür. kamu ve bürokrasi bunu bilmekte, yine de yasalar çerçevesinde mevzuata aykırılık gözükmediği gerekçesiyle engel olmamaktadır. bu tavır sürerse, çeşme geleceğinde turizmden söz edilemez. izmir içinde çevre ilçelerinde yıllarca kaç tane yatırımcı kaçtığı, kaç projenin ölü dolduğunun envanterini çıkarsanız şaşırırsınız. izmir nasıl küçülüyor, ekonomisi nasıl bozuluyor, neden iş sahaları açılamıyor, neden gençler iş bulamıyor, neden turizm yatırımları yapılmıyor sorularının cevapları, izmir genelinde idareci ve yöneticilerin, mevcut yapıyı değiştirmek istememeleri ve bu yönde hiç bir girişimde bulunmamalarıdır. bu tutuma rağmen, bölgeyi kalkındırmak için devletin tutumu, işleri daha ziyade akışına bırakmak şeklinde olmuştur. şu ana kadar yapılan büyük yatırımların başında, hava limanlarının dünya standartlarına getirilmesi ve izmir- istanbul otoyolunun planlanması olmuştur. bu otoyol izmir ayağı ağır aksak tutumla, olabildiğince geç başlatılmıştır. devlet ile yerel yönetimin son 3-4 dönem iş birliği içinde çalışamadığı ve bunun bedelinin izmire ödetildiği düşünülebilir. oysa geçmiş dönemlerde iktidar ve yerel yönetimin aynı siyasi parti olduğu dönemlerde bile izmirin kendi partisinin hükümeti ile aykırı düşürüldüğü gözlemlenmiştir. devletimizin bölgede bu aykırı tutuma göz yumması ve işleri akışına bırakması, izmirin kalkınamaması, demektir. ve bu boş vermişlik, elbet ki, güneydoğu anadoluda yatırımların gitmeyişinden, ekonomik kalkınmanın sağlanamayışından doğan, geri kalmışlık ve çaresizlik ortamını açığa çıkaracaktır... İzmir kalkınmadan, ege ve Türkiye kalkınmasından söz edilemez
  • Misafir - 27.12.2015 12:50:55

  • Mücella Eryurt
  • İzmir işgal altında, Yerel yönetime oy veren de var vermeyen de... burada kuru ile yaş aynı kefede yanmıyor... burada vatan toprağına ihanet var... iktidar derse ki, yerel idareyi bana vermediniz, sizin sorunlarınızdan bana ne?... bu da başka bir çeşit hatadır.. kendi kaderine bırakılmış bölgelerin kalkınmadaki gecikmeleri, iç sorunları, gerilemesi bugün tüm ülkenin sorunudur... hatta yıllardan beri kanayan yaradır.... herkes güneydoğu nun hizmet -yatırım almayışını, geri bırakılışını konuşuyor... ve ağır bedellerini hepimiz ödedik/ ödüyoruz..... şu an izmir ve ege genelinde aynı durum söz konusudur.... silahlı /sıcak çatışma şeklinde değil! başka türlü ANARŞİ ortamı yaratılmıştır..... imar anarşisi, yatırımcı / yatırım kaçırma anarşisi/ hukuksuzluk- kanunsuzluk anarşisi/ sit anarşisi/ ecri-misil anarşisi/ çöp anarşisi / turizm anarşisi / çevre ve kültür değerleri anarşisi.... insana insanca yaşama özgürlüğü verilmeyen, vergilerinin, çabasının karşılığını yaşam standardı olarak alamadığı,,, arkasında büyük ağabeyler olmaksızın müteşebbüs olmanın intihar ile eş değer olduğu bir anarşi ortamı var!!!! vergi denetimi yok,,, mevzuat denetimi yok,,, iş güvenliği denetimi yok...,,, hırsızların, yolsuzların cirit attığı, kimsenin dokunmadığı kurtarılmış bölge haline döndü,,, o kadar suç var... kim yargılanıyor? kim ceza alıyor... burada Temiz İzmir derneğinin gönüllü denetim seferberliği söz konusu- peşine düşmeseniz, tüm anlattıklarınız çoktan yutturulurdu milllete.....iktidar- devlet- buradaki sorunlar SİZLERİN İÇ SORUNLARINIZDIR.....tutumu ile yaklaşamaz!!!
  • Misafir - 22.12.2015 11:46:09

  • CANAN CAN
  • sevgili Başak,insani değerlere sahip olunması hakları çok güzel kalemine akıtmışsın.Her insan dünyaya geldiği andan itibaren güzel ve eşit olarak doğar ama büyüdükçe insani ve adalet değerlerimiz ve insanca yaşama hakkımız bazı güçler tarafından alınır ya da istismar edilir.suriyeli bir çocuğun yazdığı mektupda allahım hemen öleyimki cennette yemek yiyebileyim.işte böyle bir dünyada olmak ve yaşamak için sesimizi çıkarmamız bie şeylere dur dememiz gerekiyor.insani değerlere ve haklara sahip çıktığın için seni kutluyorum.yüreğine ve kalemine sağlik.
  • Misafir - 22.12.2015 10:13:47

  • ılıcalı
  • izmir-çeşme, HAFRİYAT-ZİNCİR MARKET- KONTEYNER- EMEKLİ- MEMUR.... işinde, başka işi gücü yok, sanayisi battı, turizmi bitti,... devlet el atıp master planları ile devreye girmez, buradaki kırıklara işi bırakırsa, bitik!!!
  • Misafir - 21.12.2015 18:14:24

  • Filiz GÜNDOĞDU
  • Sevgili Başak o kadar güzel anlatmışsın ki; söylenecek, ilave edilecek hiçbir şey yok.Egemizin, şehrimizin güzelliklerinin farkına varıp, var olan güzelliklere bizlerde birer birey olarak katkıda bulunmalıyız. Şehrimize; bilinçli birer birey olarak sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum.Saygılarımla......
  • Misafir - 21.12.2015 12:33:26

  • ılıcadan
  • sorunlar ve öneriler doğru-güzel-yapılabilir,gerçekçi...vb ama biz genede çeşme merkez odaklı yazıları istiyoruz. örneğin uzun sokakda başlayan yol düzenleme (taş kapla/iş yaptı desinler) mayıs-haziran,... tamda mevsim ortasında mı çarşıda olacak diye bir sor istersen.......
  • Misafir - 20.12.2015 23:02:28

  • mustafa kapancıoğlu
  • durum tespitin ve önerilerin çok güzel ve yerinde.....ilgililerin dikkatini çekmesi dileğiyle.....ellerine sağlık....
  • Misafir - 20.12.2015 17:46:07

  • teşekkür-şule akman
  • her zamanki gibi bu seferde çok önemli özellikle çeşme için çok önemli olan bir konuyu işlemişsin sevgili başak.teşekkürler
  • Misafir - 20.12.2015 01:30:16

  • Gündüz Kapancıoğlu
  • Uzun yıllar boyu İzmir ve Ege için düşünmüş ,konuşmuş,yazmış ve koşuşmuş birisi olarak,makaleyi fevkalade bulduğumu ifade ederken,pek az rastlanan bir diğer husus da,İzmirin haketmediği bir göç yükü altında ezilmekte olduğunu işaret etmek isterim...Tabii Ege'nin de.. Buna karşılık çare nin, İzmir ve Ege için özel kanun ve yönetmelikler çıkarılması ve bunlarla oturma ve çalışma şartlarının kenti il bazında koruyacak şekilde düzenlenmesi şart tır.. Burhan Özfatura döneminde "İzmir için Vize" başlığı ile önerilerim kent gündeminde yer almış, daha sonra unutulmuştu..şöyle diyebiliriz,her güneydoğu İl'inden bir tane de ve bir okadarı da İzmir ve çevresinde ve İzmirin sırtındadır...İzmir buna rağmen Güneydoğunun Milli bütçedeki akıl almaz kaçakları ve illegalitesi ile oluşan yükleri de karşılamaktadır..Ben bunu kabul etmiyorum..İzmir yaşanmaz hale gelmektedir..bunun yegane sebebi,İzmirin başındaki bu sorundur..
  • Yazarın Diğer Yazıları