Yasemin Başak Arel
PORT VİLLALARI NEDEN YAPILAMAZ?
Çeşmemizin benzersiz coğrafyasını taçlandıran birbirinden güzel koyların başında, Alaçatı Körfezi gelmekte. Tarihi bir Liman olması, tarihi buluntuların ve batıkların halen varlığını koruması, ayrıca doğal yapısı Çevre korunma ilkelerince muhafaza altına alınmış yerler statüsünde yer alması nedeniyle aynı zamanda SİT bölgesi!
Hakim rüzgarı ve dip sığlığı ile Sörf Cenneti ve dünyada eşine çok az rastlanan bir tabiat harikası olan ÇARK PLAJI açısından “Çevresel Etkiler Değerlendirme Yönetmeliği” koruma sağlamayacaksa bu yönetmeliğin herhangi bir işlevselliği söz konusu olabilir mi?
Alaçatı koyunun tamamı rüzgar sörfü sporunun coşkuyla geliştiği bir turizm cenneti haline gelmişti. Fakat bundan çok öncesinde, körfezin bataklık yapısı, göçmen kuşların göç yolu ve balıkların üreme sahası olarak varlığını sürdürmekteydi.
YENİ BİR YAŞAM ALANI denilerek sıra dışı tasarımıyla VENEDİK evleri bölgede inşa edilmeye başlandığında, aslında, SÖRF SPORUNDAN ve ayrıcalıklı TABİAT DEĞERLERİNDEN vazgeçilmiş oldu.
Fakat tüm bu saydığımız kayıpların dışında, aslında içten içe tüm toplumumuzu yaralayan başka bir açmazı ortaya koymuştu….
HAKSIZLIK!
Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Milli sınırları dahilinde, sıradan bir vatandaşın, kuzeyde Artvin’den tüm Karadeniz kıyıları, Marmara ve Ege sahil şeridi ve Akdeniz kıyıları boyunca, en güneyde Hatay’a kadar KIYI GÜZERGAHI boyunca bir engele maruz kalmaksızın YÜRÜYEREK sahil şeridini dolaşma HAKKI bulunur. Bu DURUM ANAYASA’daki “Kıyılar Devletin Hüküm ve Tasarrufu altındadır” ilkesinden kaynaklanmaktadır. Yani, Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında Sahil şeridi boyunca denizden 100 metre içeriye uzanan alan, Tüm toplumun ortak kullanım alanıdır ve Kamu’ya aittir.
Tarihi vasfı kazanmış yerler ve belli başlı spesifik imtiyazlar dışında, KIYI KANUNU ilkesi bozulamaz veya delinemez. Çeşitli dönemlerde yapılaşmaya maruz kalmış olan ve imar affından faydalanabilen SİT bölgelerinde dahi, KIYI çizgisi korunma prensibi ihlali varsa, “ZAMAN AŞIMI” veya “AF İLE YASAL STATÜ” elde edinimi söz konusu değildir.
Durum böyle iken, Seferihisar, Urla, Çeşmealtı gibi birçok bölgemizde ve Çeşme’de, kıyı ihlali içinde bulunan yapılarda “yıkım kararları” bulunmakta ve bu yıkımlar aşamalı olarak gerçekleştirilmektedir..
Günümüzden 30- 40 yıl evvel dahi yapılmış olan, ancak KIYI ihlali ile muhalif fiziki durumu söz konusu olan yapılar, bu mevzuat gereğince, herhangi bir AF’tan faydalanarak mevcudiyetini koruyamaz, denmektedir. Kumsalın dibinde, dededen kalma 500 metrekare arsa sahibi olan bir kişi, “BEN BURADA YALI TARZINDA, ÖNÜNE TEKNE BAĞLAYABİLECEĞİM, MENDİREĞİ BULUNAN BİR EV YAPMAK İSTİYORUM” diyemez. Hal böyle iken, herhangi bir izin veya onay alınmış dahi olsa, ALAÇATI EVLERİ ,,Ezip geçtiği Çevresel Etkiler,,, diğer tüm kusurlarından öte,
ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR!
Kanunların kişilere veya bir zümreye göre, keyfi olarak eğilip büküldüğü, delindiği ve hatta çiğnendiği ortam, ANARŞİ ortamıdır! Ve benzer durumlarda, ADİL düzenden, ADALET ten ve DEMOKRATİK idare şeklinden söz edilemez….