x
   
24.03.2016 10:59:32
Okunma: 3872
3 Yorum

Yasemin Başak Arel
“SU” ; DENİZE DÖKMEK İÇİN ARITILMAZ!

 

Dünyamızın en büyük sorunu iklim değişikliği ile gelişen olaylardır. İklim değişikliği yaklaşık çeyrek yüzyıldır, dünya üzerinde kendini ciddi boyutta hissettirmekte, maddi manevi kayıplara yol açmaktaydı. Son yıllarda ise küresel ısınmanın beraberinde getirdiği kuraklık, açlık oranlarına bir yenisi eklendi ve artık yüz binlerle telaffuz edilen İklim Değişikliğine Bağlı CAN kaybı oranları yayınlanıyor. Buzulların erimesi, ani ısı değişiklikleri, yağışlardaki dengesizlik, çölleşme, kuraklık gibi iklimsel tehditler ve son yüzyılda insan nüfusundaki muazzam artış, kaynaklar doğru kullanılmazsa felakete doğru gidileceğini işaret ediyor.

 
Ülkemiz ulusal politikaları arasına, Çevresel Etkiler göz önünde bulundurulma prensibi kanunlarla yürürlüğe kondu. Şehirlerde beton yoğunluğu ile oluşan“ısı adası” etkisini en düşük seviyelere indirgemek için ağaç kütleleri oluşturmak, daha fazla orman sahası yaratmak şeklinde Çevre Kanunları yürürlüğe girdi.. Yine de kentsel dönüşüm planlarının çevresel etkiler ile belirlenen kaygıların çerçevelediği amaca hizmet etmeksizin daha fazla kat ve daha fazla bina üretmekten ileri gidemediği gerçeği ile karşı karşıyayız.
 
Geri dönüşüm, Hammaddelerin israf edilmemesi ve tabiata verilen zararın en düşük seviyelere düşürülmesi maksadıyla çağımızın gelişen teknolojilerinin insanlık ve tabiatımız menfaatine kullanılmasıdır…. Türkiye’de son 10 yıllık dönemde bu alanda önemli çalışmalar yürütüldüğü, kanunlarla Geri Dönüşüm işinin Yerel yönetimlerde sistematiğe koymayı amaçladığımız, yine de çağın çok gerisinde kaldığımız ortada..
 
Bunların dışında, kuraklık tehlikesine karşı oluşmuş bir SU POLİTAKIMIZ olmadığını biliyoruz..Suyumuzun bir damlası dahi çok kıymetli olmalı… Esasen kıymetli de! Ödediğimiz su faturaları bunun bir göstergesi.. Suyumuz ülke gelir seviyesi kriterlerine göre oldukça pahalı!
 
İzmir içinde, Kemalpaşa’da ve ziraatla uğraşan birçok kırsal bölgede 1000 metre derinlikten çıkarılan kuyu suları kullanılmakta. İzmir Metropol ve İlçelerinde kanalizasyon sularını arıtmak için Atık Su Arıtma tesisleri çalışıyor. Metropoldeki birçok tesis Priştina döneminde devreye sokulmuştu. İlçelerdeki arıtma tesisleri ise hemen hemen son 5 yıl içinde tamamlandı.
 
Çiğli’de Büyük Kanal projesinin sonunda Faaliyette bulunan arıtma tesislerimizden, (SANİYEDE) 8 METREKÜP SU denize deşarj edilmektedir. 4,5 milyonluk Metropol ve ilçelerde arıtma tesislerinden, Bir nehir gibi sürekli denize tahliye olan çok büyük maliyetlerle arıtılmış TATLI SUDUR!
 
Bu su israf edilmemeli, ikincil kullanım alanlarında değerlendirilmelidir. Çiğli etrafındaki tarım alanlarında, Gediz Ovasında, Menemen Ovasında, Foça’daki tüm zirai alanlarda, İzmir Metropolün yeşil alanlarının, park ve Bahçelerinin sulanmasında faydalanılmalıdır… Ekosistem içinde tatlı sudan maksimum seviyede istifade edilmesi amaçlanmalıdır.
 
Aynı şekilde Çeşme’de turizm yatırımlarından Golf Sahaları, Futbol Sahaları kurulması gündeme geldiğinde, “yeteri kadar suyumuz yok” şeklinde bir savunma ile bu yatırımlara karşı çıkılmıştı. Çeşme’de arıtma tesisimiz, suyun ikincil kullanımı ile değerlendirilmesi hedefine yönelik olarak 2013 yılında faaliyetine başladı… 2013 ten bu yana her gün arıtılan yüz binlerce metreküp tatlı su, hiçbir alanda değerlendirilmeksizin denize tahliye ediliyor.
 
Suyun bu kadar kıymetli olduğu çağımızda yüksek maliyetlerle Arıtılan su sanayi, turizm ve tarım sektörlerinde kullanılabilir. Bu sayede dolaylı olarak ülke ekonomisine katkı sağlanır. YEŞİL ALAN ve ORMANLIK BÖLGELER yaratılabilir..  İstenirse Golf sahaları gibi ağaçlandırılmış saha gerektiren kaliteli turizm yatırımlarını hayata geçirilir. 
 
13 yıldır iktidarda olan Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu, seçimlere iki buçuk yıl kaldığı şu günlerde nihayet “su israfı hakkında devrimsel yatırımlar düşündüğünü”açıklıyor… 
 
İzmir Metropol dahilindeki atık arıtma tesislerinin ilave olarak yalnızca KLOR arıtma ünitesi gereksinimi var… Klor arıtması yaklaşık 100 milyon dolar civarında ilave bir yatırımla kolaylıkla sağlanabilir… Böylece sulamada kullanılacak kalitede su elde edilebilir. İlçelerdeki arıtma tesislerinde ise benzer bir yatırıma ihtiyaç dahi yok!… yine de yıllar yılı suyumuz yüksek maliyetlere arıtıldıktan sonra denize dökülmeye devam etti…. İkincil kullanım suyunun çok önceden Devlet Su İşleri birimleri ile müşterek planlanması ve hayata geçirilmesi gerekirdi. DSİ ile müşterek çalışmayla bu sistemler devreye sokulmalı, İzmir halkına ekstra maliyetler yüklemeksizin ikincil su kullanımı projelendirilmeliydi…
 
Suyun kıymetinin bu kadar arttığı dünyamızda, en önemli konularda planlama yapmak için çok geç kalınmıştır. 
 
Netice itibariyle hiçbir borcu olmayan ve maddi imkanları gayet kuvvetli olan bir Büyükşehir Belediyesi 13 yıldır bu hayati konuları gündemine almamıştır..
 

Etiketler:

Misafir - 26.03.2016 00:54:08

  • Fahrettin Şeren
  • insana değer verilmeyen bir ortamda doğaya ve çevreye saygıdan söz ediliyor. bizler insan gibi yaşamayı unuttuk. izmir tarihinde hiç bu denli kötü &vasıfsız bir şehir olmamıştı. hatırlarsanız, yıllar yılı kanalizasyon denize aktı, tabakhanelerin atık suları ile altınyol alsancak köpek ölüsü gibi kokardı. denizin rengi kahverengine dönmüştü. o günlerde bile izmir içinde yaşam, dinamizm sinerji vardı. şimdi adamalara ne sorarsan sor, hükümet yaptı veya hükümet yaptırmadı cevabını alıyorsun. eyvallah kardeşim, yürüyen diğer işler nasıl yürüyor. inşaat ruhsatları nasıl veriliyor, çed vermediler yapadık diyrosun, çed almadan, gerek bile bile duymadan yapılan onca inşaat nasıl oldu. Nivent hanım yazdı, Fuar izmir fay hattı üzerinde, dere yatağı üzerinde, Çed yok, varsada hatalıdır. doğru değilse tenzih ederim,... haa neymiş? demek ki istenirse paşa paşa oluyormuş, cenları fuar yapmak istemiş, yapmışlar, gel gelelim çöp dönüşümü de, çed yok oluyor, su kanalizasyon arıtma de, çed olamayabiiliyor, olmadı diye olmayıveriyor, değil mi kardeşim? canlarının istediği konuda, ÇED olsa da olmasa da oluyor! öyle değil mi? ben GAZETEMİZ de okuduklarımı değerlendiriyorum. Sayın Nivent hanım, hatam varsa düzeltsin, tüm bunların arasında, hükümet tüm kurumları ile tablonun neresinde,?, hükümetin izmire kızmış olması, hükümete izmir hakkında, yunan adasıymış gibi muamele yapması hakkını verir mi? yasama yürütme ve yargı ile beraber idari tüm kurumlar neredeler? valilik makamı, çevre ile ilgili kanunlar yürürlüğe girdiğinden bu güne hangi denetimleri yapmış? çöp dönüşümüne ne demiş, katı atıklar yönetmeliklerine, su konusuna. uyarma var mı, yargılama, çezai müeyyideler uygulanmış mı? mülki idare amirleri ne yapıyorlar? yargı ne yapmış,odalar ne demiş, kısacası teşbihte hata olmaz! burası gavur ise, millet vekillerinizi geri iade edin, makamlardaki yetkililerinizi geri çekin, valinizi geri çekin.. kaymakamlarınızı geri çekin, biz de bilelim, muz cumhuriyeti miyiz değil miyiz?orman kanunlarına tabi miyiz değilmiyiz?
  • Misafir - 25.03.2016 14:26:06

  • Cesamin Özkan
  • Ne yazıkki yerel yönetimlerde yer işgal etme durumunda olanlar kişisel çıkar amaçlı rant hesapları ve planlarından vakit bulup bu dünya ve üzerinde yaşayan canlıların yararına güzel işler yapamıyorlar. Bu güzel işleri yapabilmek için önce güzel insan olmak gerekiyor eğer o güzellik kavramları kafanızda yok ise zaten asla güzel işler üretemezsiniz. O kadar çok doğal kaynak varki, çok ufak müdahalelerle çok yararlı hale getirilebilirler. Ancak dediğim gibi bu hizmetleri yapmak adına görev almış kişiler, zaten göreve geliş süreçleri ve biçimleri kokuşmuşluk içindedir. Bu kokuşmuşluk içinden gelenler ancak etrafına pis işleri ile pis kokular salarlar. İzmir dede yaşanan tablo budur.
  • Misafir - 24.03.2016 23:33:45

  • Cesamin Özkan
  • Büyük Şehir belediyesinin ve başındakinin derdi Karabağlarda, Bayraklıda, Narlıderede kentsel dönüşümden kaynaklı rantsal dönüşümün ince planlamasını yapmaktır. O nedenle İzmir halkının suyu havası onlar için önemli değildir onların havası önemlidir.
  • Yazarın Diğer Yazıları