Yasemin Başak Arel
“SU” ; DENİZE DÖKMEK İÇİN ARITILMAZ!
Dünyamızın en büyük sorunu iklim değişikliği ile gelişen olaylardır. İklim değişikliği yaklaşık çeyrek yüzyıldır, dünya üzerinde kendini ciddi boyutta hissettirmekte, maddi manevi kayıplara yol açmaktaydı. Son yıllarda ise küresel ısınmanın beraberinde getirdiği kuraklık, açlık oranlarına bir yenisi eklendi ve artık yüz binlerle telaffuz edilen İklim Değişikliğine Bağlı CAN kaybı oranları yayınlanıyor. Buzulların erimesi, ani ısı değişiklikleri, yağışlardaki dengesizlik, çölleşme, kuraklık gibi iklimsel tehditler ve son yüzyılda insan nüfusundaki muazzam artış, kaynaklar doğru kullanılmazsa felakete doğru gidileceğini işaret ediyor.
Ülkemiz ulusal politikaları arasına, Çevresel Etkiler göz önünde bulundurulma prensibi kanunlarla yürürlüğe kondu. Şehirlerde beton yoğunluğu ile oluşan“ısı adası” etkisini en düşük seviyelere indirgemek için ağaç kütleleri oluşturmak, daha fazla orman sahası yaratmak şeklinde Çevre Kanunları yürürlüğe girdi.. Yine de kentsel dönüşüm planlarının çevresel etkiler ile belirlenen kaygıların çerçevelediği amaca hizmet etmeksizin daha fazla kat ve daha fazla bina üretmekten ileri gidemediği gerçeği ile karşı karşıyayız.
Geri dönüşüm, Hammaddelerin israf edilmemesi ve tabiata verilen zararın en düşük seviyelere düşürülmesi maksadıyla çağımızın gelişen teknolojilerinin insanlık ve tabiatımız menfaatine kullanılmasıdır…. Türkiye’de son 10 yıllık dönemde bu alanda önemli çalışmalar yürütüldüğü, kanunlarla Geri Dönüşüm işinin Yerel yönetimlerde sistematiğe koymayı amaçladığımız, yine de çağın çok gerisinde kaldığımız ortada..
Bunların dışında, kuraklık tehlikesine karşı oluşmuş bir SU POLİTAKIMIZ olmadığını biliyoruz..Suyumuzun bir damlası dahi çok kıymetli olmalı… Esasen kıymetli de! Ödediğimiz su faturaları bunun bir göstergesi.. Suyumuz ülke gelir seviyesi kriterlerine göre oldukça pahalı!
İzmir içinde, Kemalpaşa’da ve ziraatla uğraşan birçok kırsal bölgede 1000 metre derinlikten çıkarılan kuyu suları kullanılmakta. İzmir Metropol ve İlçelerinde kanalizasyon sularını arıtmak için Atık Su Arıtma tesisleri çalışıyor. Metropoldeki birçok tesis Priştina döneminde devreye sokulmuştu. İlçelerdeki arıtma tesisleri ise hemen hemen son 5 yıl içinde tamamlandı.
Çiğli’de Büyük Kanal projesinin sonunda Faaliyette bulunan arıtma tesislerimizden, (SANİYEDE) 8 METREKÜP SU denize deşarj edilmektedir. 4,5 milyonluk Metropol ve ilçelerde arıtma tesislerinden, Bir nehir gibi sürekli denize tahliye olan çok büyük maliyetlerle arıtılmış TATLI SUDUR!
Bu su israf edilmemeli, ikincil kullanım alanlarında değerlendirilmelidir. Çiğli etrafındaki tarım alanlarında, Gediz Ovasında, Menemen Ovasında, Foça’daki tüm zirai alanlarda, İzmir Metropolün yeşil alanlarının, park ve Bahçelerinin sulanmasında faydalanılmalıdır… Ekosistem içinde tatlı sudan maksimum seviyede istifade edilmesi amaçlanmalıdır.
Aynı şekilde Çeşme’de turizm yatırımlarından Golf Sahaları, Futbol Sahaları kurulması gündeme geldiğinde, “yeteri kadar suyumuz yok” şeklinde bir savunma ile bu yatırımlara karşı çıkılmıştı. Çeşme’de arıtma tesisimiz, suyun ikincil kullanımı ile değerlendirilmesi hedefine yönelik olarak 2013 yılında faaliyetine başladı… 2013 ten bu yana her gün arıtılan yüz binlerce metreküp tatlı su, hiçbir alanda değerlendirilmeksizin denize tahliye ediliyor.
Suyun bu kadar kıymetli olduğu çağımızda yüksek maliyetlerle Arıtılan su sanayi, turizm ve tarım sektörlerinde kullanılabilir. Bu sayede dolaylı olarak ülke ekonomisine katkı sağlanır. YEŞİL ALAN ve ORMANLIK BÖLGELER yaratılabilir.. İstenirse Golf sahaları gibi ağaçlandırılmış saha gerektiren kaliteli turizm yatırımlarını hayata geçirilir.
13 yıldır iktidarda olan Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu, seçimlere iki buçuk yıl kaldığı şu günlerde nihayet “su israfı hakkında devrimsel yatırımlar düşündüğünü”açıklıyor…
İzmir Metropol dahilindeki atık arıtma tesislerinin ilave olarak yalnızca KLOR arıtma ünitesi gereksinimi var… Klor arıtması yaklaşık 100 milyon dolar civarında ilave bir yatırımla kolaylıkla sağlanabilir… Böylece sulamada kullanılacak kalitede su elde edilebilir. İlçelerdeki arıtma tesislerinde ise benzer bir yatırıma ihtiyaç dahi yok!… yine de yıllar yılı suyumuz yüksek maliyetlere arıtıldıktan sonra denize dökülmeye devam etti…. İkincil kullanım suyunun çok önceden Devlet Su İşleri birimleri ile müşterek planlanması ve hayata geçirilmesi gerekirdi. DSİ ile müşterek çalışmayla bu sistemler devreye sokulmalı, İzmir halkına ekstra maliyetler yüklemeksizin ikincil su kullanımı projelendirilmeliydi…
Suyun kıymetinin bu kadar arttığı dünyamızda, en önemli konularda planlama yapmak için çok geç kalınmıştır.
Netice itibariyle hiçbir borcu olmayan ve maddi imkanları gayet kuvvetli olan bir Büyükşehir Belediyesi 13 yıldır bu hayati konuları gündemine almamıştır..