x
   
19.08.2015 21:34:19
Okunma: 3202
1 Yorum

Yasemin Başak Arel
Yönetmek Zor İştir!

 
Yönetimler, Halka hizmet amacıyla göreve TALİP olmuş kimselerin oluşturduğu Kamu Kurumlarıdır. 
 
YAPMIŞ OLDUKLARI VE BAŞARILARI GÖREVLERİDİR! YAPAMADIKLARI TARTIŞMA KONUSUDUR….
 
Bu başarılar, seçmenlerin sandıkta ortaya koydukları üstünlük ile zaten ödüllendirilmektedir. Örneğin, Çeşme Seçmeni 20 yılı aşkın süredir, CHP kadrolarını Mahalli İdari göreve getirmekte, beğenisini bu şekilde açıkça ortaya koymaktadır. 
 
Sevilen ve sayılan yöneticiler, seçmen çoğunluğu oranında oy almanın dışında, nesiller boyu sevgi ve saygı ile Yad edilebilmekle de ödüllendirilir. O gün için “alâmetifarikası” anlaşılamamış olanlar da çıkmıştır. Vazife insanları açısından gönül koydukları, baş koydukları bu yolda, isimlerinin gelecekte Saygı ile anılması uğruna bazen risk almak söz konusudur. Hatta öngörülerinin takdiri bazen nesiller sonrasında açığa çıkar.
 
Bununla beraber, yapılmayan, eksik kalan ve yanlış yapılanlar hakkında, herkes her zaman konuşmaya devam edecektir. Neticede, “ben talip oldum, fakat görev sürem boyunca 1 kuruş maaş almadım” diyen idareci yoktur. Yöneticiler açısından, Toplumun tamamını %100 memnun etmek şeklinde bir ütopyadan söz edilemeyeceği gibi, Cunta rejimlerinde olduğu gibi, “%100 memnuniyetsizliğe Rağmen” idarecilikten söz edilemez. Bu nedenledir ki, elini taşın altına koymak, Vatan ve Toplum menfaatleri için “Göreve Talip Olmak” Kutsaldır!
 
HERKES İDARECİ OLAMAZ! Ben yaptım oldu, yaparım olur şeklinde bir tutumla kaygısız icraatların altına imza atanlar, “ben seçilmiş kişiyim, ne istersem o olur” diyenler gaflet içindedir. Ne tekim, uzun süre görevde kalan çoğu kimselerde, benzer tutumlar gözlemlenir. Halkın beklentilerine, taleplerine daha fazla kulağını tıkayan bu bakış açısının en güçlü ilacı sağduyu ve etik kaygısı taşıyan BASIN- YAYIN organlarıdır. Bu nedenle de özgür basının zannedilenden çok daha fazla sorumluluğu bulunur.   
 
Basın mensuplarının, günceli takip etmek dışında, halkın görüşünü yansıtmak, beklentileri açığa koymak, vizyon ve sağduyu gerektiren talepleri gündeme taşımak gibi misyonları da vardır. Yöneticilerin her yaptıklarını beğenmek, beğendiklerini yazmak, eleştirilere kulak tıkamak gibi lüksleri yoktur aslında medyanın. Genel ölçekteki konularda, Ulusal kararlarda, ülke genel ekonomi ve siyasetinde, gözünü çöpten sakınmamak, yerelde ise suya sabuna dokunmamaya imtina etmek, “dar alanda tribünlere oynamaktan başka” ne şekilde açıklanabilir? Yaşadığımız Çevrede, Olan biten her şey “harikadır” demeye çalışmak, özeleştiri yapamamak, ne oranda gerçekçi ya da faydalı kabul edilebilir? Böyle bir duruş sergilemek, yaşadığımız çevre ve  toplum karşısında “taraf olmaktır” aslında. Sağduyulu yöneticiler, basın yayın organlarında yer alan bu vurguları dikkate almalı, beklentileri iyi analiz etmeli, eleştirileri çağrı kabul etmeli/ edebilmelidir. 
 
Çoğu kimse, Basın mensuplarının bu vasfını görmezden gelir. Özellikle Yerel Basın Yayın organlarının, Halk ile yöneticiler arasında köprü görevi gören yadsınamaz bir niteliği vardır.
 
Yine de, bir gazeteci toplumun nabzını tutma çabası sırasında, hukuka ve ahlaka aykırılık oluşturmayacak oranda, görmek, duymak, paylaşmak ve bakış açılarını, çok sesliliği ile sergileyebilmek durumundadır. Bunu yaparken de illa ki, Bilirkişi veya Ombudsman yaklaşımı sergilemek mecburiyeti yoktur. 
 
O yüzdendir ki, günümüzde, sermaye çevreleri ve yabancı ortaklıkları ile Ulusal Medyayı eline geçirmiş büyük basın yayın kuruluşlarından ziyade, çıkar kaygısı gütmeyen, Küçük Yerel Basın Yayın organlarının ve internet gazeteciliğinin önemi her geçen gün artmaktadır.
 
 

Etiketler:

Misafir - 20.08.2015 14:18:05

  • Gündüz Kapancıoğlu
  • Gaze-Temiz'in başta çeşme olmak üzere İzmirin yerel yönetimlerini eleştiren makale ve haberlerini takdirle karşılıyorum. Bu çabalardan rahatsızlık duyan muhatapların,bu gazete ve sahibine yönelik olumsuz tavırları devam ettiği takdirde,karşılarında İzmir kamuoyunun ortak iradesini bulacakları şüphesizdir.
  • Yazarın Diğer Yazıları