Dere yataklarına inşaat yaptırtmakta üstümüze yoktur ve oralara öyle yüksek imar izinleri veririz ki, gökdelenler dikilir,
Tarım arazilerini konut ve ticari alan imarına açar yemyeşil topraklara beton ekeriz…
İnşaat ruhsatı alınmamış binaları diker sonra elde evrak belediye kapılarında dolanırız. “Yapı kullanım izni” olmayan ama insanların mal sahibi, işyeri sahibi, kiracı sıfatıyla kullanageldikleri bina sayımız bir hayli fazladır, dersek yanılmış olmayız.
Üzerinde ağaç olmayan ancak resmiyette orman alanı diye geçen, içinde canlı varlık olmadığı halde “populasyon” sebebiyle kullanıma kapattığımız arazilerimiz vardır;
Diğer yandan verdiğimiz izinler sonucu kıyılara dikilip güzelim denizi görünmez eden binalarla dolu sahillerimiz vardır. Yıllardan bu yanadır nasıl ne şekilde işlediği anlaşılmayan ama bir avuç azınlığın rant kapısı olarak uygulanan bir maden kanunu ve maden ruhsatları konumuz kapanmaz bir yara halinde hükmünü yürütmektedir,
Ülkenin en güzel topraklarında, Allah’ın birer tabiat harikası olarak bahşettiği güzelliklerin ortasında iş makineleri çalışır, çünkü HES yapmaktayızdır,
Şimdilerde bir başka tehlike tarım alanlarımızın, yeşil ovalarımızın kapısını zorluyor …
Bu yeni tehlikenin adı da GES… Kilometrelerce kare alanlara başkaca yer yokmuş gibi tarlaların orta yerine, tahılın iyisinin üretildiği ziraat alanlarına güneş panelleri diktiriyoruz.
Efendim, memleketin enerjiye ihtiyacı var, elektrik üretilmeliymiş diyerek yüzlerce dönüm tarım arazisini elektrik dikimine (?) açtık.
Ne olur …Enerji Bakanlığı, EPDK , GES’ciler panellerinizi tarım alanlarına kurmaktan/ kurdurtmaktan vazgeçin!..
Dağ, tepe, kayalık alan, ekime, dikime uygun olmayan binlerce dönüm arazisi olan bu memlekette TARIM ALANLARINA YÜZLERCE DÖNÜM GÜNEŞ PANELI DİKTİRTMEKTEN VAZGEÇİN …
Bu ülkenin yeşiline, ağacına, tarım toprağına kıymaktan vazgeçin!..