İZBETON üzerinden başlayan ve 157 kişinin gözaltına alınmasına neden olan yolsuzluk operasyonu, yıllardır göz ardı edilen bir sorunu bir kez daha tokat gibi yüzümüze çarptı:
Belediye şirketlerinin arka odalarında dönen “yönetim kurulu” tiyatrosu.
Adı “huzur hakkı”, ama sonunda büyük bir hesap hakkı geliyor.
Yönetim kurulu koltuklarında oturanlar, o koltukların sadece itibar, para ve kartvizit sağlamadığını, ağır hukuki sorumluluklar da yüklediğini unutuyor.
“Benim Tanıdığım” Diye Şirket Yönetilmez!
Belediye şirketlerinin yönetim kurullarına bakın:
- Belediye başkanının danışmanı,
- Müdürün kuzeni,
- İlçe sekreterinin eşi,
- Emekli öğretmen, hatta pastacı!
Ne ilgisi var?
İZBETON gibi dev bir altyapı şirketinin yönetiminde inşaat mühendisi var mı?
Finans kurumu yöneticisi var mı?
Ama “partili büyük abi, büyük abla” çok!
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 369. maddesi açık:
“Yönetim kurulu üyeleri, şirketi yönettikleri alanda gerekli özen ve sadakatle hareket etmekle yükümlüdür.”
Uzman değilse neyin özenini gösterecek?
Huzur Hakkı Al, Sorumluluk Alma!
Yönetim kurulunda olmak prestijli.
Her ay 20 bin TL’den fazla “huzur hakkı” alınıyor.
Peki ya şirket bir gün soruşturma geçirirse?
İZBETON’da olanı gördük:
157 kişi gözaltında.
Aralarında yönetim kurulu üyeleri, teknik personel, müdürler var.
Peki onların çoğu ne diyor?
“Ben sadece toplantıya katıldım, kararları başkası aldı.”
O zaman sormazlar mı, ne işin vardı orada o zaman!
Ticaret Kanunu ne diyor?
TTK 553. madde:
“Yönetim kurulu üyeleri, kusurları oranında zararlardan sorumludur. Kusur aranmaksızın da sorumluluk doğabilir.”
Yani imza attıysan, bilmeden de olsa sorumlusun.
O “huzur” günü, bir sabah kelepçeyle son bulabilir!
Belediye Çalışanı Şirket Yöneticisi Olabilir mi?
Pek çok belediyede aynı senaryo var:
- Belediyede müdür, şirkette yönetici.
- Aynı gün hem memur, hem şirket ortağı.
Bu neye aykırı?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu md. 125/E:
“Ticari faaliyette bulunmak, disiplin cezası sebebidir.”
Öyle ya belediye şirketleri ayrı bir TÜZEL KİŞİLİK diyorsunuz ya!!!
Ayrıca kamu etik kurallarına göre de çıkar çatışması oluşur.
Bir yandan ruhsat veriyorsun, diğer yandan o ruhsata iş yapan şirkette yöneticisin.
İZBETON Dosyası: Buzdağının Sadece Tepesi
İzmir’de yaşananlar bir “tesadüf” değil, yıllardır süren kayıtsızlığın sonucu.
Hiçbir kamu kurumu, “belediye şirketidir, kimse karışamaz” denilerek özerk olamaz.
İZBETON üzerinden gelen fırtına, sıradaki şirketlere de uğrayacak.
Çünkü bu sistem artık işlemiyor.
Koltuklar torpille dolarken, adliye koridorları da bu isimlerle dolmaya başlıyor.
SON SÖZÜMÜZ: Şirket değil, suç ortaklığı kuruyorsunuz!
Belediye şirketi demek halkın malı demek.
Yönetime gelen herkes “halka hesap veririm” bilinciyle oturmalı.
Ama bugün hâlâ birileri, “huzur hakkı” alıp, sorumluluğu unutuyorsa…
O zaman halk da unutmasın:
Bir gün o hesap sandıkta değil, savcılıkta sorulur.