Okuyucu Yorumu :
“Karşıyaka Belediyesinde iken, yapılandırma yapmama sebebi oldukça komiktir.
Yapılandırma bir borç ve onun ödeme plânı üzerinde karşılıklı anlaşmaktır.
Borcu sabitlediğiniz ve ödeme plânına uyduğunuzda, karşı taraf eski icra takibine dayanarak haczedilen malları satamayacağı gibi, icra takibine de devam edemez.
Eğer bir icra takibinde 50.000 TL borcunuz için 200.000 TL tutarınızdaki mallarınıza haciz konulursa, bu taşkın hacizdir. Kaldırılması gayet basit olup, kısa sürede sonuçlanır. İcra mahkemesine itiraz edersiniz, mahkeme hemen bilirkişi atar, haczedilen malların değerini tespit eder, rapor geldiğinde de mahkeme aşkın kısmı kaldırır.
Bu dava öyle uzun sürmez. Siz borç miktarında anlaşmışsanız, karşı taraf anlaşma gereğince aşkın da olsa mallarınıza haciz koymuşsa, ödeme sonuna kadar hiçbir işlem yapamaz. Vade sonunda da borç ortadan kalkar. O icra takibinin hiçbir önemi kalmaz.
O nedenle ‘haklı davamızdan vazgeçemezdik’ demek biraz komik oluyor.”
Haber Yorumumuz:
Aklın yolu birdir…
Okuyucumuzun da net şekilde ortaya koyduğu gibi, Karşıyaka Belediyesi döneminde Cemil Tugay’ın “haklı davamızdan vazgeçemezdik” açıklaması, teknik olarak icra ve yapılandırma sürecini bilenler için pek de inandırıcı görünmüyor.
Borç yapılandırmasında amaç, borcu belirli bir ödeme planına bağlayarak belediyenin mallarının satışını, icra takibinin devamını ve taşkın hacizleri engellemektir. Üstelik bu süreç, mahkeme ve bilirkişi yoluyla kısa sürede çözülebilecek bir hukuki mekanizmadır.
O dönem izlenmeyen bu yolun, belediyeye ekonomik anlamda neye mal olduğu ise hâlâ tartışma konusu…