Karşıyaka’dan çıkıp Büyükşehir koltuğuna oturan Cemil Tugay’ın hikâyesi, siyaset derslerinde “niyet başka, icraat başka” başlığı altında okutulmalı.
Karşıyaka’da başkanlık yaptığı dönemde SGK borçlarını yapılandırmama tercihini “haklı davamızdan vazgeçmedik” diye anlatmıştı. Meğer mesele, icra takibinde aşkın haciz gibi basit bir hukuki sorunu çözmekten ibaretmiş. Yani 50 bin liralık borca karşılık 200 bin liralık malına haciz konmuşsa, mahkemeye başvurup fazlasını kaldırtmak işten bile değil. Ama bu hukuki kolaylık yerine “davadan vazgeçmeme” edebiyatı yapmak daha mı cazipti, bilemedik.
Şimdi Büyükşehir’de aynı Cemil Tugay’ı görüyoruz.
Fark şu ki, Karşıyaka’daki “halkçı başkan” imajı yerini, “Tunç Soyer’in projeleri iptal eden başkan” görüntüsüne bıraktı. Tunç Soyer döneminden kalan kooperatif destekleri, üretici projeleri birer birer rafa kalktı. İZBETON’un sözleşmeleri iptal edildi, köylü kadınlar mağdur oldu, açıklama yok.
İzmir’in trafik, kanalizasyon, imar kaosu ortada. Ama belediye meclis gündeminde ne var?
Kamu alanlarını özel sosyal tesis alanına çevirme kararları, parası olmayanı şehirden dışlayan düzenlemeler. CHP’li belediyecilik, “halkçı” vitrininden “paralı hizmet” modeline transfer olmuş durumda.
Cemil Tugay, belki kendi gözünde “cesur başkan” imajını koruyor olabilir. Ama sahada görülen şu:
- Sözler tutulmuyor,
- Projeler iptal ediliyor,
- Halkla araya mesafe giriyor.
- Belediye çalışanlarıyla kavgalı.
Hasbelkader Başkan, “krizleri çözen adam” olarak değil, “krizleri büyüten adam” olarak anılma yolunda hızla ilerliyor.
Cemil Tugay’ın asıl hedefi İzmir’i yönetmek mi, yoksa İzmir’i kendi siyasi kariyerine malzeme yapmak mı?