Bu yıl yine 10 Kasım yaklaşıyor ama içimde buruk bir his var.
Okulların ara tatilinin özellikle bu tarihe denk getirilmesi bana tesadüf gibi gelmiyor.
Sanki çocukların Atatürk’ü anma törenlerinden, o anlamlı saygı duruşlarından uzak kalmaları isteniyor.
Bu düşünce beni hem üzüyor hem de derinden yaralıyor.
Ben bir kadın olarak, Atatürk olmasaydı bugün bu satırları bile yazamayacaktım.
Eğitim hakkım, seçme ve seçilme hakkım, özgürce konuşabilme hakkım — hepsi onun vizyonu sayesinde var.
Atatürk sadece bir komutan değildi; bir ülkenin yeniden doğuşunun mimarıydı.
Kadınları toplumun öznesi yaptı, çocuklara geleceği emanet etti, bilimi ve sanatı yol gösterici kıldı.
Oğlum doğduğundan beri her 10 Kasım’da onu alıp törenlere götürdüm.
Daha minicikken bile birlikte saygı duruşuna geçtik, İstiklal Marşı’nı birlikte dinledik.
Çünkü ben istedim ki Atatürk sevgisini sadece kulaktan duymasın, kalbinde hissetsin.
Bilsin ki bu topraklarda özgürce nefes alabiliyorsak, kadınlar okuyabiliyor, konuşabiliyor, kendi kararlarını verebiliyorsa; hepsi Atatürk sayesinde.
Ben bugün bu satırları özgürce yazabiliyorsam, bunu ona borçluyum.
Ama şimdi görüyorum ki bazıları bu sevgiyi çocukların kalbinden bile söküp almak istiyor.
Atatürk’ü, onun fikirlerini, mirasını gölgelemeye çalışıyorlar.
Oysa ne yaparlarsa yapsınlar, bu milletin kalbinden Atatürk sevgisini silemezler.
Benim tüylerim her 10 Kasım’da diken diken oluyorsa, gözlerim doluyorsa, kalbim sıkışıyorsa; bu minnettarlığın, bu saygının içimde hâlâ dipdiri durduğundandır.
Ben bir anneyim.
Çocuğumun Atatürk’ü bilmesini, onun yolundan yürümesini istiyorum.
Çağdaş, vicdanlı, özgür düşünen bir birey olmasını istiyorum.
Ama görüyorum ki ülkeyi ileri götürmek yerine geriye çekmeye çalışanlar var.
Bu saygısızlığa, bu çarpık zihniyete tahammül edemiyorum.
Bir vatandaş olarak da şunu açıkça söylüyorum:
Atatürk’e düşmanlık, aslında bizim özgürlüğümüze düşmanlıktır.
Onun adı silinse de fikirleri silinemez.
Çünkü Atatürk’ü seven bir kalp, bağımsızlığın ne olduğunu bilir;
o kalp susmaz, korkmaz, eğilmez.
10 Kasım bir yas günü değil, bir gurur günüdür.
Biz bugün hür yaşıyorsak, kadın erkek eşitliğinden, bilimin ve aklın yolundan bahsedebiliyorsak;
bu, bir insanın milleti için harcadığı ömrün sonucudur.
Ne ara tatiller ne sessizlik çabaları…
Atatürk’e düşmanlık, bu ülkenin ışığına düşmanlıktır.
Onun adını silmeye çalışanlar, karanlığa sığınanlardır.
Ama bilsinler ki o ışık her 10 Kasım sabahı, bu ülkenin kalbinde yeniden doğar.
Hatırladıkça varız.
Unutmadıkça ilerleriz.
Ve biz unutmamaya yeminliyiz.
Atatürk’ü unutturmak isteyenlere inat, biz hatırlamaya devam edeceğiz.
Dicle Şahin
06.11.2025



