İmam Humeyni ” her müslüman bir kova su dökse İsrail’i sel alır…” demişti. Doğrudur dünyadaki müslüman sayısı kadar, milyarlarca kova suyu Telaviv’e doğru dökecek olsanız İsrail suda boğulur. Bu teori de doğrudur. Ancak gerçeklerle en bağdaşmayan hakikat nutuklardır. “Kerkük, Musul, Erbil”i plaka numarası sıralayıp birer Türk şehri yapacağız nutku atmak başka, bin yıllık Türkmeneli’nin “Kürdistan” haline getirilmesi gerçeği ile yüzleşmek başkadır. Halep’e de plaka takarız, Emevi Camii’nde namaz kılarız demek başka, Suriye’nin bugünkü geleceği bilinmez gerçeğiyle karşı karşıya kalmak başkadır. Bilinen gerçek odur ki, içimize girip kökleşmeye devam eden Suriye ve Suriyeli gerçeğini bertaraf edecek tek bir adım atamamış / atmamış olmak bu gerçeğin öteki ve en acı yüzüdür. Suriye kadar bir Suriye gelip Türkiye’ye yerleşmiştir. Suriye’deki Suriyeli kadar bir Suriyeli içimizde kök salmaya devam etmektedir. Bırakınız Emevi camisinde namaz kılma fantezisini demografik işgalden nasıl kurtuluruz onu düşünün…
Mesele, Suriye’ye girmek değil, Suriye’yi içimizden çıkarmaktır. Gelelim şu İran -Israil meselesine… Öyle kovaları alıp sularını İsrail’e akıtıp, İsrail’i sele verme nutuklarıyla bu işler yürümüyor. İran yönetimleri/yöneticileri senelerce ve adeta İsrail İran’a saldırsın diye hakaretle, tehditle, tahrikle İsrail’i kaşıyıp durmadı mı? Hakaretler yağdırmadı mı?…
Tehditler savurmadı mı? Tahrik etmedi mi? Bütün bunlar yapıldı, yaşandı… İsrail de gün geldi “al sana bomba” deyiverdi. Hem de ne deme…
Devrim muhafızları komutanı, Genelkurmay Başkanı, komutanlar, nükleer fizikçiler… Kuş avlar gibi vuruverdi. Hadi müslümanlar hani kovalarınız, milyarlarca kova ile İsrail’e su dökseniz ya, tam zamanı değil midir ? .. İmam Humeyni’nin o lafının bir gerçek olacağına inanan müslüman var mıdır, acaba ?..Bu sözlerimin kafası dönmüş sozumona dinci taifeyi yine öfkelendireceğini biliyorum. Ama işlerin hiç de İsmet Paşa misali ” çizmemi giyerim giderim” demekle yürümeyeceğini anlamak ve bilmek açısından anlamaya bir nebze katkı sunacağı düşüncesiyle yazıyorum. Aylar önce de bölücü narko terör örgütü PKK’nın başı Öcalan’a “Meclise gel. DEM grubunda haykır” diyen bir muhterem az kalsın çizmelerini giyip Gazze’ye sefere gidiyordu ya… Aynı muhterem bir-iki gündür de İsrail’e haddini bildirmek gerektiği yollu – ve gerekirse silah dahil her yol kullanılsın diyerek – konuşmalar yapmakta. Acep, hic düşünmezler mi, bu kadar milyarlarca müslüman eline kovaları alıp su dökmeye koşmaz iken biz elimizde kovalar boşta ve açıkta kaliverirsek ( İsrail’le baş başa ve karşı karşıya) diye ?.. “Vatan, millet, sakarya” nutukları iç siyasetin kullanışlı argümanları olabilir ama ve ancak HAMASET VE HAMASİ NUTUKLAR DIŞ POLİTİKANIN VE DIŞ POLİTİKA GERÇEĞİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR…
Benzer nutuklar sebebiyle bugün Türkmeneli “Kürdistan”a döndü. Biz Emevi camiine gideriz derken milyonlarca Suriyeli içimizde kaldı. Suriye kadar bir Suriye Turkiye’de…Gazze üzerine nutuklar attık, adamlar Gazze’yi bitirdi… İmam İsrail’i kovalarla sele boguyordu, adam nokta atisiyla komutanları götürdü. Ticaret gemilerinde her türlü malzemeyi İsrail limanlarina taşıyıp ” Gazze’ye sokulmayan gemi ” hamaseti yapmak yakışıklı bir iş midir?..Ne yapacağımıza, nerede duracağımıza, kime dost kime düşman olacağımıza; düsşmansak düşmana nasıl davranacağımıza, dostsak dosta ne yapılacağına bir karar versek artık… İmam misali kovalari alıp yahudiye su dökmeye mi koşacağız ( Muhterem de öyle diyor); el altından ticaret yürütüp ( hangi malzemeyi taşıdığı bilinmez) gemilerden gelen dolarları mı sayacagiz ?.. Yahudinin kafasının atıp da Fırat kıyısına sinagog kurmaya kalkıvermesine de (🤣) hazırlıklı olmak lazım. İran gibi gafil avlanmayalım…
14 Haziran 2025
Şevket Bülend YAHNİCİ
