Mete Gönenç gonencmete@yahoo.com
ÇEŞMENİN İSTANBULLULARI!-2 (ALAÇATI MODASI!)
2 gün içinde yazmayı düşündüğüm yazı, ülkeyi yangın yerine döndüren 14 yıllık AKP iktidarında ülkemizin acınası hali ve insanlık düşmanı terör, mülteciler üzerinden yapılan insan pazarlıkları nedeniyle isteksizlikten gecikti. Ülkemizin bu durumundan ise cılız muhalefet anlayışı ve başta İzmir ve ilçeleri birçok yerel yönetimde, özellikle de yolsuzlukta AKP işbirlikçisi CHP’nin de payı vardır. Çeşmemize geldiğimizde ise,
Ülkemiz yeni yüzyılı geriye gitme olarak algılarken, içine ettikleri Bodrumdan göç eden KARA-KIRMIZI-YEŞİL ama hepsi de kolay kazanılan paralı bir güruhun gelmeye başlaması ile şirin ilçemizi bu günkü rezil hale getiren gelişmeler başlamış ve hızla devam etmektedir.
Kolay kazanılan dememizin nedeni, ne kadar zengin olursa olsun emeğiyle para kazanan bir insanın böyle kolay para harcamayacağını düşündüğümüzdendir. İşte, üretimi bir tarafa bırakıp paradan para kazanmayı hedef haline getiren yeni küresel liberal ekonomi anlayışına ülkemizdeki, kaçakçılık, yolsuzluk, iş takibi gelirleri de eklenince, bu kesimin lokantaya oturur oturmaz, garsona öncelik kazanmak için 100’lerce lira bahşiş bırakabildiğini, pideci de bile vale hizmeti istediğini v.b ise açıklayabiliriz sanırım.
Aslında bu kazançların asıl merkezi Ankara’mız olsa da sanırım İstanbulluların talihsizliği sanırım ülkenin en büyük ve ekonominin merkezi haline gelmiş olmalarındandır. Daha düne kadar ucuz ve taze diye et ve sebze almaya gittiğimiz Alaçatı’mızı bu hale getirenlere, Çeşmedeki bu günkü pahalılığı yaratanlara işte bu nedenle ve haksız da olsa ‘İstanbullular’ denmektedir.
Ancak ve tabii ki, beldemizin bu hale gelmesinde Çeşmedeki korku, çıkar ve’ bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışı son derece etkili olmuştur. Son zamanlarda Çeşmeyi bile uyutmayan Aya Yorgi deki, sabaha kadar gürültüyü savunan çıkarcı, kalitesiz güya turizm derneği yöneticilerine tek bir Çeşmelinin bile ‘kendi otelleriniz de müşterileriniz rahatsız olmasın diye niçin düğünleri bile 24 de bitiriyorsunuz ?’diye sormaması bunun en son ve tipik örneğidir.
Son olarak da Çeşmenin içine düştüğü hali göstermek için kısa 1-2 örnek vermek isterim.5-6 yıl önce eşimle meraktan Şifne’de bir beach e gittiğimizde bom boş otoparkta valeler arabamızı zorla alıp park ettiler. Tabiiki çıkışta da aynı şey oldu. Valeye zorunlu 5 TL bahşiş verdim çok bozuldu ve diğer kapıdaki eşime geri verdi.
Yine 5 - 6yıl önce arkadaşlarım müzik çalacak diye gittiğimiz, Alaçatı’da yeni açılan bir lokantada et yemeklerinin 48 TL olduğunu görünce şarap içmek için menüyü görmek istedim. Diyalog şöyle,
Garson “menü benim!” Dedi.
Kaç çeşit şarap var?
“3 ve..," saydı.(saydığı şaraplar Migros’ta 15 TL’ye satılıyordu.) kaç lira dedim?
“120 lira!, Büyük şişe tabii! “ Bir tek ben içeceğim küçük yok mu veya yarım veremez misiniz?
“HAYIR! Sadece kadeh verebilirim.” Kaç lira?
“15 lira!” Ne kadar koyuyorsun? “Şu kadar!”
Ayıp değil mi?
“BURASI ALAÇATI!”
Tabiî ki yemeği ve içkiyi iptal edip kalktık.
Son olarak da Ankara’dan gelen arkadaşıma gece Alaçatı’nın o dar, sıcak, leş kokan sokaklarını gezdirirken, "bana göstermediğin yerler mi var" dedi. Hepsi bu dediğimde, “Deniz nerede?” diye sordu. Arabayla gidilebilir dedim.Doğal olarak da "ne var bu Alaçatı’da" dedi. Cevabım belli!
MODA!