x
     
05.02.2016 23:58:54
Okunma: 2922
1 Yorum

Mete Gönenç gonencmete@yahoo.com
YAZIK OLUYOR İZMİRE! -2

 

Ülkemizin Batı’ya açılan penceresi şehrimiz, ülke ihracatının tarıma dayalı girdilerinin yanlış politikalar nedeniyle büyük kısmının ithal edilmediği dönemlerde, Söke ve Gediz ovalarının bereketli topraklarının sunduğu imkanlarla ihtiyaçlarını gideriyordu. 

 
Ege Bölgesi’nin merkezi olarak Söke, Akhisar, Turgutlu gibi ilçeleri ve diğer illerini hep sarıp sarmaladı.
 
Tarım dışında da tarihi eserleri ve doğal güzellikleriyle birer turizm merkezi olan Bergama, Selçuk gibi ilçeleriyle de ülke ekonomisinde çok önemli bir yer işgal ediyor. Sonuçta her bakımdan üçüncü büyük şehir olma özelliğini sürdürüyordu.
 
“İşte bu ‘hayali cihan’ dendiği zamanlarda ülkemizin üçüncü büyük şehrinin, ülke ekonomisindeki bugünkü yeri nedir” diye sorarsanız, işte yanıtı:
 
Bugün istatistiklere göz attığımız zaman, şehrimizin bu özelliklerini büyük ölçüde sürdüremediği, özellikle de 1980’lerden sonra başlayan dışa açılma ve sonrasında küresel ekonomiye uyum(!) sürecinde, Bursa, Gaziantep gibi şehirlerin bile gelişme hızını yakalayamayarak eski konumundan uzaklaşmaya başladığını üzülerek görmek-teyiz.
 
İzmir’in ekonomisi ile ilgili geçmiş dönem rakamlarına ulaşabilmek ise başlıca sorun olduğundan, ilgili kuruluşlar içinde bir tek İZSİAD’in sitesinde ihracat sürecimizle ilgili 2011 yılında yapılmış bir araştırma bulabildiğimi de özellikle belirtmek isterim.
 
Bu araştırmaya göre, son 15 yıllık dönemde ülke genelinde ihracat artışı yüzde 4,91 iken, ancak yüzde 2,09 artış gösteren İzmir’in 2015 sonunda ülke ihracatı içindeki payı, yüzde 5,96 e düşmüştür. Böylece Bursa ve Kocaeli’nin de gerisinde kalarak dördüncülüğe düşmesi gerçekten üzücüdür.
 
Çok önemli bir gelişme de bu dönemde ihracat artış oranları İzmir’den yüksek olan Manisa ve Denizli’nin büyüyen ihracat rakamları karşısında, Ege Bölgesi ihracatının ancak yüzde 51ini gerçekleştirebilen İzmir, Ege Bölgesi’nin merkezi olma özelliğini de büyük ölçüde yitirmiştir. Artık kendi ne yeterli olmaya başlayan bu kentler, doğrudan İstanbulla çalışmaya başlamışlardır.
        
Bu süreçte milli gelirdeki payı itibariyle de %7 lerde olarak altıncılığa düşen, ülkenin en büyük 500 firması arasına sadece 20 firmasını, yine ilk 1000 ihracatçı firma arasına sadece 48 firmasını sokabilen İzmir’de, “ekonomi tıkırında” demek pek de mümkün gözükmemektedir.
 
Ağızlara sakız edilen, birçoğunun da çok beğendiği küreselleşme olgusu karşısında önemli bir finans merkezi haline gelen ve sürekli ülke ekonomisindeki yerini büyüten İstanbul’un devlet merkezi olma özelliğinin yanında, ihracatta bile beşinciliğe yükselen Ankara’nın ve “Anadolu’nun parlayan yıldızları” Gaziantep, Mersin, Hatay gibi illerin karşısında İzmirlilerin tartışması gereken çok şey olduğu açıkça ortadadır.
 
Güzelim körfezini bataklığa çeviren, liman sorununu bir türlü çözemeyen, Ankara’ya Afyon üzerinden doğrudan tren bağlantısını bile yeni akıl edebilen, yurt dışı uçuşların neredeyse hiç yapılmadığı havalimanına tüm uçuşlarında giderek azaldığı kentimiz, 1980’lerde ulufe gibi sunulup tanınmış bazı politikacıların büyük kazanç sağladığı, sadece Çeşme varışlı lüks otobanına rağmen bu ilçeyi varlıklı İzmirlilerin dinlenme merkezi haline getirdi, şimdilerde ise Bodrum’u terk eden İstanbul’un bir kısmı kara ama hepsi rahat kazanılmış şımarık kültürsüz sıcak para sahiplerinin iki ay için doluştuğu ve 800 binlere ulaşan nüfusuyla bir eziyet merkezi haline gelen, belki de Avrupa’nın en pahalı kentlerinden biri olduğundan turistlerin elini ayağını basmadığı Çeşme’siyle dikkati çekmektedir.
 
Sadece tarihi özellikleriyle bir miktar turistin geldiği Selçuk dışında, turizm gelirleri de cılızlaşıp, başta Antalya olmak üzere birçok ilin gerisinde kalan kentimizde ortak akıl ve dolayısıyla sinerji yaratmak, İzmir’i yöneten ve yönlendirenlerin, genel ve yerel politikacıların ise hiç aklına gelmemektedir.
 
Bu üzülecek durumun sorumluları ise kenti bir cazibe merkezi olmaktan çıkarıp bir eziyet merkezi haline getiren yerel yöneticileri, merkezi yönetim ve partizan,yeteneksiz yöneticileri bir çoğunun yönetimi yıllardır değişmeyen meslek odaları,STK lar,ve artık büyük kısmı rantiyeye dönüşen iş adamlarıdır.Rahatına düşkün,bazen umarsız DENİZİ KIZ KIZI DENİZ KOKAN İZMİR in halkının artık ülke ve kentin sorunları konusunda daha duyarlı olma zamanı geldiğini de belirtmek yerinde olacaktır sanırım?
 

Etiketler:

Misafir - 07.02.2016 13:02:17

  • Cesamin ÖZKAN
  • Aziz Kocaoğlu döneminde kazanılmışlık adına bir şey bulamazsınız. Yapılması gerekli rutin işleri bile yüzlerine gözlerine bulaştırmalarına rağmen allayıp pullayarak İzmirliye okuttuklarını sanıyorlar. İzmirli asla bunların basit numaralarını yutmuyor, ancak AKP den kaynaklı konjonktür ve CHP den kaynaklı gereksiz Aziz Kocaoğlu tutkusu bu tipe siyasal alanda yaşam şansını sunmuştur. Aslına yerel yöneticilik adına da siyasilik adına da kocaman bir hiçtir. Onaracağız tabiki yaraları, ama önce bu ülkenin, bu ilin başına bela olmuşları layık oldukları alanlara iterek işe başlayacağız.
  • Yazarın Diğer Yazıları