x
     
09.09.2015 00:10:36
Okunma: 4115
2 Yorum

Nivent Kurtuluş nivents@yahoo.com
37 Yıldır Neden?

 

Her sabah tedirginlikle uyanıyorum, acaba kaç şehit verdik diye.

Gaze-temiz’e haber koyamıyorum, elim gitmiyor.
 
Etrafıma bakıyorum, eğlence yerlerine bakıyorum sanki hiçbir şey olmamışçasına hayat devam ediyor.
 
Mail kutuma, okuyucularımdan mesajlar yağıyor haberler niye yok diye. Bu günden itibaren haberleri koymaya başlayacağım.
 
Gelelim bugün ki yazıma lütfen dikkatle okuyun, sonra üzerine biraz düşünün! 
 
Güzel Türkiye’m bunca isyanı savaşı geçirmişken;
 
Kurtuluş Savaşı 1919-1922 yıllarında gerçekleşmiş 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile sona ermiş. 
 
İki yıl sonra, 1925 Şeyh Said İsyanı
 
İki yıl sonra, Ağrı Ayaklanmaları, 1927-1930
 
Yedi yıl sonra, Dersim İsyanı, 1937-1938
 
Kıbrıs Harekâtı 1974
 
Ardından, Türkiye-PKK Çatışması 1978 ve çözüm süreci.
 
Kurtuluş Savaşı ile destanlar yazan Türkiye’m, neden 37 yıldır terörü engelleyemiyor?
 
1978 yılından bugüne kaç hükümet kurulmuş birde ona bakalım.
 
Bülent Ecevit, 3. Hükümeti 5 Ocak 1978-12 Kasım 1979 CHP Bağımsızlar
 
Süleyman Demirel, 6. Hükümeti 12 Kasım 1979 – 12 Eylül 1980 Azınlık Hükümeti
 
Bülend Ulusu 21 Eylül 1980 – 13 Aralık1983 Sivil olmayan Hükümet.
 
Turgut Özal, 1. Hükümeti 13 Aralık 1983 – 21 Aralık 1987 Anavatan Partisi
 
Turgut Özal, 2. Hükümeti 21 Aralık 1987 – 31 Ekim1989 Anavatan Partisi 
 
Ali Bozer, 31 Ekim 1989 – 9 Kasım1989 Geçici Hükümet
 
Yıldırım Akbulut, 9 Kasım 1989 – 23 Haziran1991 Anavatan Partisi
 
Mesut Yılmaz, 1. Hükümeti 23 Haziran 1991 – 20 Kasım1991 Anavatan Partisi
 
Süleyman Demirel, 7. Hükümeti 20 Kasım 1991 – 16 Mayıs1993 DYP-SHP
 
Erdal İnönü, 16 Mayıs 1993 – 25 Haziran1993 SHP
 
Tansu Çiller, 1. Hükümeti 25 Haziran 1993 – 5 Ekim1995 Koalisyon
 
Tansu Çiller, 2. Hükümeti 5 Ekim 1995 – 30 Ekim 1995 Azınlık Hükümeti
 
Tansu Çiller, 3. Hükümeti 30 Ekim 1995 – 6 Mart 1996 DYP - SHP
 
Mesut Yılmaz, 2. Hükümeti 6 Mart 1996 – 28 Haziran1996 Anavatan -DYP
 
Necmettin Erbakan 28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997. Refah - DYP
 
Mesut Yılmaz, 3. Hükümeti 30 Haziran 1997 – 11 Ocak1999 Anavatan-DSP-Demokrat Türkiye Partisi
 
Bülent Ecevit, 4. Hükümeti 11 Ocak 1999 – 28 Mayıs1999 Azınlık Hükümeti.
 
Bülent Ecevit, 5. Hükümeti 28 Mayıs 1999 – 18 Kasım2002 DSP – Anavatan Partisi
 
Abdullah Gül 18 Kasım 2002 – 14 Mart 2003 AK Parti
 
Recep Tayyip Erdoğan, 1. Hükümeti 14 Mart 2003 – 29 Ağustos2007 AK Parti
 
Recep Tayyip Erdoğan, 2. Hükümeti 29 Ağustos 2007 – 6 Temmuz 2011 AK Parti
 
Recep Tayyip Erdoğan, 3. Hükümeti 6 Temmuz 2011 – 29 Ağustos 2014 AK Parti
 
Ahmet Davutoğlu, 28 Ağustos 2015 Seçim Hükümeti.
 
37 yıl içerisinde, 23 Hükümet kurulmuş PKK Çatışması neden bitirilemedi, sorusuna ulusça cevap arıyoruz.
 

Etiketler:

Misafir - 10.09.2015 09:24:48

  • Başak Yasemin Arel
  • baş edemediğiniz, üstesinden gelemediğiniz bir sorununuz varsa, bilmelisiniz ki, problemin büyük bir parçası sizden kaynaklanıyordur. ya doğru yöntemleri denememiş ya da aslında gerçekten çözmeye çalışmamışsınızdır.. saygılarımla
  • Misafir - 09.09.2015 18:43:28

  • Cesamin ÖZKAN
  • Başımızdaki çıkar amaçlı bu ülkenin olanaklarını kanların dökülmesine rağmen kullanmaktan asla geri durmayacak zübüklerden kurtulmadıkça acı dolu bu süreç devam eder. Vatan adına, ulus adına sözde hizmet edenlerin ortak ve en önemli hedefi düsturu çok belli olmuş. O düstur ‘’ Söz konusu rantsa gerisi teferruattır.’’ Şeklinde vücut bulmuştur. Bu düsturun sahipleri çok belli. Yerel yönetimde olannından merkezi yönetimde olanın ortak düsturları olmuş. Ama bizimi yani ATATÜRK' çü yurtseverlerin düsturu ise her zaman ve hep ''Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır'' olmuştur vede öyle kalacaktır. İşte ülkenin işgalci emperyalist güçlerden kurtarılışı ve sonrasında inşası bu düsturu haykıranlarca gerçekleşmiş, o emperyalist güçlerin ve hain işbirlikçi alçakların defterini dürmesini bilmiştir. Bu günün aynı konumda olan işbirlikçilerine önerim ''DEVRİM'' isimli, Türkiye'nin ilk başarılı otomobil üretimini anlatan filmini ara sıra izlemeleridir. Onlar kendilerini iyi biliriler ve hemen hemen her gün bu ülkeyi bu milleti satmakla eşdeğer işlerlerle meşgul olma hastalıkları vardır. İşte ben onlara tıpkı tansiyon ilacı alır gibi bu durumlarda bir adet ''DEVRİM'' isimli yüzde yüz Türk yapımı o güzel filmi izleyerek tedavi olmalarını şiddetle öneririm. Eğer bulamıyorlarsa ben kendilerine birer tane HD kalitesinde CD sini gönderebilirim. Ordaki o günün koşullarıyla dünya otomobil sektörünün en azından en iyi tasarlanmış otomobilini yüzde yüz Türk kaynaklarla üretme başarısını gösteren ekipteki o büyük insanlarla, onların karşısında olan Ankara’daki işbirlikçi ABD ajanı ile eş güdümlü davranan alçka zübük tiple kendilerini kıyaslamalarını ve saf belirlemelerini öneririm. Bu arada sosyal demokrat başkan Aziz Kocaoğlu'nada bu konuda önerim olacak, kendi belediyesinde ve ilçe belediyelerinin kültür salonlarında zaman zaman özellikle başkanlarında mutlaka dahil olacağı ''DEVRİM'' filminin tüm personele izlettirilerek hizmet içi eğitim amaçlı kullanılmasını şiddetle önermiş olayım. O salonların yerel yönetim ve milletvekilliği adaylığı süreçlerinde bir takım abidik gubidik potansiyelli kişilerele doldurulup abidik gubidik işlerde sadece kullanılmamasını, adına yakışır bir şekilde kültür amaçlı kullanılmasının sağlanmasını görmek isteriz. O nedenle Aziz Kocaoğlu’nun kendisininde bu aralar o filmdeki işlenen duygulara erişmenin ülke olarak çok gereksinim içinde olunduğunu çok iyi görmüş olmalıdır. Hiç değilse eğitim ve kültür adına bir iş yapmışlığını görelimde sevinelim. Şunu eklemeden edemeyeceğim. Bu gün her gün özellikle güneydoğuda ve ülkenin diğer yerlerinden onlarca ölüm heberleri geliyorsa, oluk oluk kan akıyorsa bunda en önemli payı olanlar, kendi çıkarları için çalışarak yolsuzluk yapanların, ve bu yolsuzluklarının zorunlu ürünü olan halkın cahilleştirilmesinin mimarlığını yapanların ta kendileridir. Eğer bir kamu görevlisi yolsuzluk daha anlaşılır bir dille hırsızlık yapıyorsa, rant üretme adına davranıyorsa, işi gücü akçeli işlerle dolu oluyorsa, bu davranış o toplumun yoksullaşması ve beraberinde cahilleştirilmesini getirmektedir. Ve eğer bir toplum hem yoksullaştırılıp hemde cahilleştiriliyorsa, bırakın o anki sorunların çözümünü var olan sorunlar dahada derinlerşir çözümü zorlaşır ve o sorunlara yenileri hızla eklenir. Türkiye son 14 yıldır bunu çok daha fazlaca yaşamıştır yaşamaya devam etmektedir. Ne yazıkki muhalefet partilerinden seçilip gelen yerel yönetim iktidarlarıda aynı davranış içerisinde olmuşlar ve bu tahribata güç katmışlardır. Bu koşullarda ulusu kurtaracak bir formül elbette ortaya çıkacaktır. Tıpkı ulu önderin 1919 da Samsun’ çıktığı gün gibi.
  • Yazarın Diğer Yazıları