TCK. 312. madde ” hükümeti devirmeye teşebbüs suçu” diye bir suçu tarif etmiş; bu suçun gerçekleşebilmiş olmasını da “failin fiiliyle -eylemiyle- cebir ve şiddet unsurunu kullanmış olmasını” öngörmüştür. “Cebir ve şiddet kullanımı” suçun asli şartıdır. İnsanları “cebir ve şiddet kullanmaya teşvik ederek” hükümeti devirmeye yöneltmek de – yöneltici davranışta bulunmak diyebiliriz- suç sayılmaktadır. Kişi, cebir ve şiddeti kendi kullanır ve hükümeti devirmeye kalkışırsa “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası alacaktır. Başkalarını tahrik ederek, başkalarını hükümeti devirmek için cebir ve şiddet kullanmaya teşvik eden de ceza (18 yıl) alacaktır. Ancak hem bu konuda verilen pek çok AIHM ve AYM kararı “tahrik” olayı ile “eylem” arasında “illiyet bağı” aramış; bu bağı görmedim diyerek kararın uygun olmadığını belirtmiş; bu anlamda da savunmaya itibar edilmemiş olduğunu (adil yargılama) beyan etmiştir. Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman gibi pek çok dosya benzer örneklerle doludur. “Cebir ve şiddet” nasıl uygulanır?
“Cebir ve şiddet” çok iddialı iki kelimedir. Elinizde silah olması (uzun namlulu tüfek, bomba, lav silahı, dinamit, C4, vs.,vb. tank, tüfek ilah…lazım ki, sıkasınız, vurasınız, patlatsanız, yakasınız, deviresiniz…Ya da insanları öyle tahrik ve teşvik etmiş olmalısınız ki, bu tahrik ve teşvik eyleminiz üzerine hükümeti devirmeye ayaklanan/kalkışan insanlar cebir ve şiddet kullanan eylemler yapsınlar. Gerek kanun koyucu, gerekse de kanun uygulayıcı “tahrik ve teşvikle” “cebir ve şiddet eylemi” arasında -ayrıca- “illiyet bağı” aramıştır. Bazen yerel mahkemeler bu “illiyet” şartını aramaksızın kararlar verince de AIHM veya AYM bunlara dikkat çeken kararlar vermişlerdir. İç hukuk düzeni açısından yerel mahkemeler AYM kararlarına uymalıdır. Uymamaktadırlar, uymamışlardır. Yine imza sahibi olduğumuz ve kararlarına uymayı taahhüt ederek bir iç hukuk kuralı haline getirdiğimiz hukuk normları söz konusudur. Onlara da uymuyoruz, uygulamıyoruz… Bu yaptıklarımızı da marifetmiş gibi övünerek anlatıyoruz. Sonra da Avrupa Konseyi, parlamentosu, AB, AIHM aleyhimize karar verince, ilerleme raporuna ilerlemediğimizi yazınca öfkelenip, bağırıp çağırıyoruz. “Cebir ve şiddet kullanıp” ya da ” kullandırıp” “hükümeti devirmeye teşebbüs eden” ya da “teşebbüs edenleri” “tahrik ve teşvik eden” kişileri cezalandırıyoruz. Ama “Anayasal düzeni yıkmak için silahlı terör örgütü kuran” ve bu anlamda bırakın “cebir ve şiddeti” yıkan, yakan, öldüren, bombalayan, uzun namlulu tüfekle, lav silahıyla, C4’le, patlayıcılarla, tanklarla, toplarla mücehhez bir şekilde Millet varlığına, Devlete saldıranlara “af”, “hoşgörü”, “barış eli” vs. diyoruz. Bu “Anayasal düzen” lafına ” hükümet” dahil değil midir, Allah aşkına?…
“Anayasal düzeni” yıkmak için dağa çıkan Apo, Karayılan, Sabri Ok, Duran Kalkan, Bese Hozat gibiler “Anayasal düzeni yıkacağız, ama hükümeti devirmeyeceğiz…” diye bir söz mü vermişlerdir?..
27 Aralık 2025
Şevket Bülend YAHNİCİ



