Milli mücadele yıllarında Ankara’ya, Kuvvaya, Mustafa Kemal’e karşı olanlar (kimlerrr, kimlerrr yoktu ki, hilafet, şeriat diye bağıranlar, ticaretle vurgun vurup zenginleşenler; kadın, kızlarını düşman karargâhı haline getirilen köşklerdeki dans partilerine gönderip, yabancı subaylarla dans etti diye övünenler, Mustafa Sabriler, Ali Kemaller…) “mukadderatımızı Ankara’ya bırakmamalıyız…” diyorlardı. Ancak mukadderattan anladıkları her ne idiyse de onu korumak için “hilafet elden gidiyor”, ya da “şeriat isteriz” diye bağırıp çağırmaktan gayri hiçbir şey yapmıyorlardı. “Mukadderat” dedikleri şeye/şeylere Ankara sahip çıktığı için bugün bu memlekette ezan okunuyor, bayrak dalgalanıyor, bu ” Ankara’yi istemezuk “, “hilafet isterük” , “yaşasın şeriat” korosunun goygoycuları da gömülmeye iki metrekare vatan toprağı bulabiliyorlar. Ama “utanmazlık” bunlarda ya ırsi ya da bulaşıcı. Günümüze kadar geldi/getirdiler…
20 Ağustos 2025
Şevket Bülend YAHNİCİ